30.Bölüm

12 1 0
                                    

~
"İlaç acıdır ama gene de yutmak gerekir."

'Ivan Turgenyev'
~

Kalabalığın içinde taş kapıdan geçerek tarihi bir yapıyı andıran bahçeye girdik. Girdiğimiz alan taş duvarlarla çevriliydi ve tepeden bulunan yuvarlaklar krallığın eski bir sembolü olduğunu çok net gösteriyordu. Sembolün bulunduğu yerin altında bir geçit ve geçidin arkasında Vanessa ve Albert'ın yemin edecekleri süslenmiş yer bulunuyordu. Etrafı incelemeyi bırakarak en öne ilerledik. Önde oturan Dük Kai'leri görmem ile bakışlarım Keitha'yı buldu. Stresli görünüyordu. Belimdeki Aaron'ın elini umursamadan Keitha'nın yanına oturdum. Üzerimde kan kırmızı gözler hissetsem de bakmadım ve üzerimi düzelttim.

"Eğer biraz daha sanki katliam gerçekleşecekmiş gibi etrafa bakmaya devam edersen seni boğabilirim." Keitha'ya fısıldadığımda bana yan bir bakış attı." Önce nişanlına bak sonra katliam çıkacakmış bakışama katılacaksın." Keitha'nın söyledikleriyle başım ağır ağır yanımdaki kayaya döndü. Yanın da bir adet de gümüş saçlı Belinda vardı. Sohbetleri oldukça koyuydu. Onları umursamayıp Keitha'ya döndüm." Saçmalıyorsun, sohbet ediyorlar."

Başka şeyler hakkında konuşsalar bile beni ilgilendirmiyordu. Aaron'a karşı bir sorumluluğum yoktu.

"Sen öyle söylüyorsan." Keitha yüzüme garip baksa da başka bir şey söylemeden önüne döndü. O esnada kalabalık bir anda ayağa kalkıp alkışlamaya başlamıştı." Prens Albert ve Prenses Vanessa!" Yükselen sesle birlikte ayağa kalkmıştık. Onca alkışlamaların arasında sadece arkama dönerek, kırmızı halıda kol kola ilerleyen çifte baktım. Albert'ın yüzündeki mutluluk net bir şekilde seçilse de Vanessa için bu söylenemezdi. İçimde harlanan öfke ateşi başımı döndürdü. Alkışlar kesilmezken bizim önümüzden geçmeye başladılar, Vanessa'nın bakışları arkamızdaki bir noktaya takıldığında kaşlarım çatıldı.

Omzumun üzerinden arkama baktığımda Hadrian'ın yırtıcı bakışlarıyla karşılaştım. Planın ana karakteri Hadrian olacaktı. Herkes yerine oturmaya başladığında bende yerime oturdum. Ne kadar Vanessa bunu bilmese de Hadrian ona aşıktı. Düğünü olacaklarının haberi geldiğinden beri sinirli ve çok düşünür biri olmuştu Hadrian.

Kafamı Keitha'ya çevirdim. Başımla ona onay verirken yemini ettirecek olan kadın kırmızı halıda görünmüştü. Keitha beni onayladığında gözlerini yumdu. Bir şeye odaklanıyormuş görünmesini engelemek adına elimi sırtına koydum. Kadın geçide çıkan merdivenlere geldiğinde etrafın neredeyse tek ışık hüzmesi olan mumlar aynı anda sönmüştü. Etraf hafifte olsa karardığında sıra bana gelmişti. Bakışlarım Hadrian'ı tekrar buldu. Etraftakiler neler olduğunu anlamasa da tekrar yakılması için bir kaç muhafız gelmişti.

Hadrian'ı görebilecek kadar ışık yakıldığında gözlerimiz buluştu. Kaşları çatık, bakışları öfkeliydi. Bu Keitha'nın Hadrian'nın zihnine girdiğinin bir işaretiydi. Gözlerimi ayırmadan ona odaklandım. Her şey basitti, Keitha onu tehdit ediyordu. Ancak direkt olarak göz teması kurduğumuz için sanki bunu ben yapıyormuş gibi duruyordum. Giydiğim elbisenin yırtmacından hançerimi gösterdim." Prens Albert bu evlilik için yasal olarak özgür müsünüz?" Yemin aşamasına giriş yapıldığında Hadrian'ın hareketlenmesini bekledim.

Tehdit oluşturması açısından hançeri tamamen kavradım. O sırada hançeri kavrayan elimin üzerinde bir el hissettim. Bakışlarım yanıma kaydığında Aaron'ın koyulaşan gözleriyle karşılaştım. Ne olduğunu anlamadan hançerimi elimden kapmış, etrafta kılıç çekme sesi yankılanmıştı.

Salon bir anda ayaklandı ve bana onlarca kılıç doğrultuldu. Olduğum yerde donup kaldım. Şaşkınca etrafıma bakakaldım. Yanımdaki Keitha bir anda ayağa kalkıp benden uzaklaştı ve salonda bir ses yükseldi." Neler oluyor?" Vanessa'nın sorusu ile ayaklandım. Kılıçlar bana daha da temkinli tutulmaya başladı." Tehdit altındasınız Prenses Vanessa." Hadrian'ın sert konuşması kulağıma iliştiğinde kaşlarım çatıldı." Gerçekten çok korktum." Başka bir yerden gelen Keitha'nın söyledikleri beni bozguna uğrattı. Neler oluyordu anlayamıyordum.

KARANLIĞIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin