~
"İçim nefretle dolu, öcümü alacağım."
'Lev Tolstoy'
~
Sertçe bastığım adımlar büyük koridorda yankılanırken Keitha'nın nerede olabileceğini düşündüm. O sırada kulaklarım birbirine çarpan metal sesleri işitti. Adımlarım sese doğru giderken saraydan çıkıp arka bahçeye adımladım.
Arka bahçe fazlasıyla büyüktü. At bile koştururdu burada. Bakışlarım kılıçını hızla ve sertçe karşısındakine savuran Keitha'yı bulunca durup onu izledim. Keitha kılıçı o kadar iyi savurmasına rağmen karşısındaki asla istifini bozmuyor, sakince karşılık veriyordu. Onlara doğru adımlamaya başladım.
Keitha'nın karşısındaki oğlan beni fark etmişti ama yine de durmuyordu. Ben onlardan biraz uzak olacak şekilde durdum.
" Prenses Keitha." Dedim. Keitha, ona seslenmem ile dikkati dağılmış bana dönmüştü. Bundan faydalanan oğlan ise kılıçını Keitha'nın boynuna dayamıştı. " Dikkatin dağılmamalı Keitha." Demişti oğlan kılıçını çekip kılıfına koyarken.
" Ah, üzgünüm benim hatam." Dedim Keitha'ya. Evet benim yüzünden dikkati dağılmıştı. " Sorun yok Andrea, zaten bitirmek üzereydik." Dedi ve kılıçını kılıfına koydu. Ardından alnındaki terleri sildi.
" Dersin bitmesine daha 1 saat var Keitha." Dedi oğlan. Kaşlarım çatılırken Keitha cevap verdi. " Bu konuyu uzatmayalım Edward." Dedi Keitha bıkkınca. Edward Keitha'ya sert bir bakış gödenderip arkasını dönüp yürümeye başladı.
" Yarın 1 saat daha ders yapacağız." Demişti arkasına dönmedim. Keitha sinirle oflayıp göz devirdi. " Şu herifin katı kuralları yok mu, beni deli ediyor." Dedi ve bana döndü.
" Sen bana ne söyleyecektin?" Dedi. Tama ağzımı açıp bir şey söyleyecekken durdum. Cidden ne diyecektim? Keitha'ya dün olanlardan haberim yokmuş gibi yapıp, Aaron'un ne gibi şeyler söylediğini öğrenmem gerekiyordu.
" Biraz dolaşmak için kasabaya inmek istiyordum bu yüzden sana sormak istedim." Dedim yürümeye başlayan Keitha'nın yanında ilerlerken başlarken.
" Bugün mü?" Dedi Keitha bana dönerek. Kafamı salladım.
" Evet, bugün." Dedim.
"Ah doğru, senin haberin yok. Andrea dün olan davette Prens Aaron'un getirdiği küçük bir kız çocuğu öldürüldü. Her yerde yapan kişiyi arıyorlar. Bu yüzden sarayda kalman daha güvenli." Dedi durup bana bakarken. Ben şaşkınca kaşlarımı kaldırırken konuştum.
" Bu nasıl olur. Çok canîce. Kimin yaptığını görmüşler mi?" Dedim sorumun içinde sıkıştırdığım merak ile. " Prens Aaron bir kadının yaptığını, hatta boynuna derin bir yara izi bıraktığını söylüyor. Kasabadaki herkese bakıp suçluyu arıyorlar." Dedi beyaz örtülü masaya otururken. Ben öylece ayakta kaldım.
Tam da tahmin ettiğim gibi, beni arıyorlardı.
" Otursana Andrea." Dedi Keitha karşısındaki boş yeri göstererek. Bunun üzerine yavaşça karşısına oturdum. " Sen neden davetten erken çıktın Andrea?" Demişti Keitha. Bakışlarım ela gözlerle buluşunca cevapladım.
" Dün biraz kendimi kötü hissettim, sizide rahatsız etmek istemedim o yüzden davetten tek başıma çıkmak zorunda kaldım." Dedim sakince.
" Şu an iyisin değil mi?" Dedi Keitha." Biraz daha iyiyim." Dedim. Keitha başını sallarken tekrar konuştum. " Belkide içtiğim şeyden dolayıdır." Dedim hafif gülümseyip." Alkolün yan etkileri." Dedi Keitha ona getirilen fincanı eline alırken. Kaşlarım çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN RUHU
FantasyBazı gerçekler vardır, insanın canını yakacak. Bazı gerçekler vardır, insanın kurtuluşu olacak. Bu iki gerçekleri tatmak ise bir hayata bedeldir. Ben bunları bile bile bir hayatı feda etmeyi seçmiş, geleceğimi sonsuza kadar karanlığa boğmuştum. Kara...