~
"Düşen bir çığda hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz."'Oscar Wilde'
~
Önüme gelen küçük taşa tekme attım. Taş yuvarlanıp uzağa gittiğinde iç çektim. Yine yoldaydık ve öğlene yaklaşıyordu.
Dondurma gibi erime zamanım yaklaşıyordu.
Gözlerimi kısıp Aaron'a döndüm. Elinde rulo yaptığı haritayla sert ve dik adımlarla yürüyordu. Bakışlarım yanağındaki yara izine gitti. Dudağımın kenarı kıvrıldı ama hemen bozmak zorunda kalmıştım. Elim sarılı koluma gitti. Dün Aaron'la yaptığımız düelloda derin bir yara almıştım.
Kılıç biraz daha derine inseydi kemiğimle buluşacakmış!
Dün yarayı göldeki suyla yıkayıp Aaron'ın nereden bulduğunu bilmediğim bir bez parçası ile sarmıştım. O ise yüzünü yıkamaya tenezzül bile etmemişti. Bende yüzü kanla kaplı görmemek için başka bir bezi ıslatıp Aaron'ın yüzüne atmıştım. O da silmek zorunda kalmıştı.
Pekala tam olarak böyle olmadı. Yüzüne atmak yerine sakince ona uzatmıştım. Ama yüzüne atmakta çok istemiştim.
"Burada bir saat dinlenelim." Aaron'ın konuşması ile hala ona baktığımı fark ettim ama istifimi bozmadan sordum." Neden?" Aaron gözlerini haritadan çekip bana baktı." İmparatorluk sınırlarına geldik. Burada bir saat dinlen sonrası senin için yorucu olacak." Adımlarım durduğunda kaşlarım havalandı.
Bir aksilik çıkmaması için işini sağlama alıyordu.
Dudağımın kenarı kıvrıldı. Ama saniyesinde silip ciddiyete büründüm. Bir ağacın kenarına gelip yakın bir dala tutunup kendimi yukarı çektim. Biraz da ağaçta oturmaktan zarar gelmezdi. Aynı şekilde başka bir dala geçtim ve kuruldum.
Aaron'ı da rahatlıkla görüyordum ve çok da yüksek değildi. O ise oturmak yerine bir ağaca yaslanıp hançerini incelemeye başladı. " O hançerden iki tane var sanırım. Birini bana vermiştin." Konuşmam ile kafasını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde anlamadığım bir ifade geçti.
" Hayır sendeki sana yapılmış özel bir hançer." Söylediklerini anlamam bir süreyi almıştı. Elim yavaşça bacağımdaki kılıfa gitti. Kılıfı açıp içindeki hançeri çıkarıp inceledim. Keskin hançerin değişik bir şekli vardı. Kabzasında kırmızı renkte küçük taşlar vardı. Hançeri diğer tarafa çevirip sağ kenarındaki 'S.A.' yazısına baktım.
" S.A. Nedir?" Anlamadığımı belirttiğimde göz ucuyla Aaron'a baktım. Dudakları kıvrılmış kollarını göğsünde buluşturmuştu." Yakında öğrenirsin." Söylediği ile yazıda parmağımı gezdirdim. Hançere kazınmıştı.
Anlamını merak etmiştim. A harfinin Andrea olduğunu anlamıştım ama S harfi neydi?
" Tam olarak ne kadar yakında?" Sorum havada asılı kaldı. Bakışlarımı hançerden çekip Aaron'a baktım." Ayrıca neden bana özel bir hançer yaptırdın. Onu bununla öldürmemi mi istiyorsun?" Aaron hafif omuz silkti.
" Evet, onu bununla öldürmeni istiyorum." Aaron'ın gözlerine bakarken ağaçtan atlayıp önünde durdum. Bir elimle hançeri çevirerek konuştum." Birini öldürmek için bu kadar zahmete ne gerek vardı, Prens Aaron?" Aaron tepki vermedi. Sadece bana bakıyordu.
" Yoksa bir ihanet meselesi mi ya da intikam?" Aaron'ın omuzları gerilmeye başladığında dudağımın kenarı kıvrıldı." Prens Aaron, bana gerçeği söyleyin. Söyleyin ki size daha çok yardım edebileyim." Bu adamı konuşturmak zordu. Sıfır tepkisiz yüzüme bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN RUHU
FantasyBazı gerçekler vardır, insanın canını yakacak. Bazı gerçekler vardır, insanın kurtuluşu olacak. Bu iki gerçekleri tatmak ise bir hayata bedeldir. Ben bunları bile bile bir hayatı feda etmeyi seçmiş, geleceğimi sonsuza kadar karanlığa boğmuştum. Kara...