27 ― ❝ Annemi onlar öldürmedi. ❞
"Bu imkânsız." Kim Min Jae, sıkı bir yumruk hâline getirdiği parmaklarının arasında buruş buruş olan kağıttaki nota yönelik konuştuğunda, sesi sert ve kararlı çıkıyordu ama Taehyung, babasını kaç senedir tanıyor olmasının verdiği bir aşinalıkla onun göründüğü kadar da rahat olmadığını biliyordu. "Bu yüzyılda delta doğmadı, bunun olması imkânsız. Blöf bu."
Yağmur olanca hızıyla ve şiddetiyle devam ediyor, damlalar yeri dövüyordu; pencerenin dışından gözüken bu karamsar hava, biraz Kızıl Gece'nin tekerrürünü anımsatıyordu zira daha on beş dakika önce Jeon Kang Dae üzerine gelen bir oktan kıl payı kurtulmuştu, Taehyung sayesinde. Sarsılarak yere düşüşünün etkisini atlattıktan sonra Taehyung'a çatık kaşlarla bakmış ve genç alfaya tek kelime etmeden arkasını dönmüştü. Teşekkür etmeliydi belki de ama onca şeyden sonra bunu demeye dili varmıyordu.
Kendisine endişeyle koşan ve dolu gözlerinden yayılan yürek burkucu bir ürkeklikle yüzüne bakan oğluna, Jungkook'a göz ucuyla bile bakmadan yanından geçip gittiğinde genç omega tekrar önüne geçip yolunu kesmişti. "Yapma böyle baba, biliyorum fazla ters bir başlangıç oldu ama inan bana bilmediğin çok fazla şey var. Ben senin yüzünü kara çıkaracak hiçbir şey yapmadım, yapmam da! Sadece dinle beni, bizi; lütfen!"
İnce bir yakarış sesinde kendini belli ediyordu fakat Jungkook'un odağı bu değildi, aksine, babasına her şeyi anlatmak ve ona, gözünü kör eden yalanların yerine gerçekleri fark ettirmek için her türlü inkâr, itiraz ve öfke dolu tepkiye hazır olduğuydu; yüreğini titreten kaygının ve korkunun ardında istediği yegâne şey, konuşma fırsatıydı.
Oturup konuşmaları gerekiyordu.
Kang Dae, Jungkook'tan ters tarafa çevirdiği için görünmeyen yüzünü kasmış ve gözlerini sımsıkı kapatmıştı görmek, duymak, bilmek istemiyormuşçasına. Parmaklarını sıkı sıkıya kavrayan oğlundan yayılan endişeli feromonlar burunu yakıyordu; o, bu denli kendisine tutunmuşken ve çatallaşan sesinden apaçık belli bir yalvarışla konuşurken oğlunun küçüklüğü gözlerinin önüne geliyor, kendisinden bile sakındığı omeganın nasıl da başka bir alfaya, Kim Taehyung'a, eş olduğunu düşünmekten kafayı yiyecek gibi oluyordu.
Elini Jungkook'tan kurtardığı ânda kardeşinin sesini duymuştu uzaktan, buğulu ve sisliydi o âna dair hatıraları. "Burada bir not var," demişti Kang Seo; okun saplandığı ağacın dibinde endişeli bir ifadeyle abisine bakıyor ve onun iyi olduğuna inanmak istercesine bütün vücudunu baştan aşağı tarıyordu bir yandan da.
O vakitten sonra herkes notun başına üşüşmüştü; Jeon Kang Dae ise hiçbir şeyi takmayarak evine girmişti ve tam kapının kapanacağı anda ayağını içeri sokmuştu Min Jae. Kang Dae'in hislerini; hem bir sürü alfası hem de bir baba olarak kendisinden daha iyi anlayabilecek birisi yoktu, onun yalnız kalmak istediğini de farkındaydı ama daha ciddi bir mesele vardı başlarında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Fanfiction❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121