9 ― ❝ Ne bu, klişe dizi mi çekiyoruz? ❞
Günün ilk huzmeleri ağaç evin penceresini saran gür yaprakları geçip de alfanın yüzünde hayat bulduğunda, hissettiği sıcaklık yüzünden Taehyung'un kaşları çatıldı; gözlerini aralamak istedi ancak ağır birer altın külçe tarafından tutuluyorlarmışçasına ağırdı göz kapakları, yine de kendini zorlayarak kirpiklerine ayrılığı müjdeledi fakat ince, çizgisel bir aralıktan irislerini rahatsız eden sarılıktan başka bir şey göremedi. Her şey bulanıktı; nerede olduğunu, öncesini, olanları tam olarak hatırlayamıyor, hafızanın puslu koridorlarında yürürken karşılaştığı hiçlikten ötürü boş boş geziniyordu zihninin kuytuluklarında.
Alnında ıslak bir his kendini belli ettiğinde bundan hoşlanmadı, keza dudaklarının kuruluğundan da rahatsız oldu, büyük bir hoşnutsuzluk ve huzursuzlukla olduğu yerde kıpırdandı fakat bir ânda nefesi kesildi; yarası bir yangın gibi ansızın parladı ve sızladı.
Kahretsin, acıyor..!
Alfanın gözleri bu sefer az da olsa aralandı, göğsünde nabız gibi atan acı zonklamanın ne olduğunu anlamaya çalıştığı sırada hareleri nerede bulunduğunu kavramak istercesine çevreyi turladı, tahta tavanı ve tanıdık pencereleri görünce ağaç evinde olduğunu anladı; hareket ettirdiği boynu yüzünden ağrısı daha da artarken istemsizce kolunu kaldırmak istedi göğsünü yoklamak adına fakat başaramadı, elinin üstünde hissettiği bir sıcaklık, ağırlık durdurmuştu kendisini.
Boynuna yayılan sızıya rağmen başını zorlukla yana çevirdiğinde dışarıdan gelen ışığı biraz olsun gözlerinden çekmiş oldu bu sayede, yoğun ışığa ve ısıya maruz kalan gözleri rahatlar gibi oldu, alnındaki terler hafif serinlik hissiyle soğuk bir ürpertiyle sebep olsa da umursamadı; farkında olmasa da acıdan buruşturduğu yüzü, elini saran beyaz teni seçince şaşkınlıkla doldu, gözleri merakla parladı.
Bitkinliğinden nasibini almış yorgun gözleri, elini tutan parmakların devamını takip etti, elinin hemen yanındaki, kanepenin az bir kısmına dayadığı şakaklarından destek alan başı seçtiğinde solukları tekledi ve omeganın kıpkırmızı olmuş gözlerine, burnuna takıldı bakışları; henüz neler olduğuna dair net bir açıklama yapamasa da en son bir hafta önce gördüğü ruh eşinin burada olduğunu algılayabildiğinde yüreğine bir ağrı girdi.
Kalbi acıyordu, canı yanıyordu, yarası sızlıyordu fakat onca acıya rağmen kurdunun bu denli huzurlu oluşunun sebebi öylesine barizdi ki bunu inkâr etmek olanaksızdı; ruhundan yayılan ferah hissin, keza benliğini kaplayan sakinliğin de sebebi apaçık belliydi, yine de, olanları hâlâ kavrayamıyor, yaşadıklarını düzgün bir sıraya koyamıyor ve neden sonuç ilişkisini kuramıyordu.
O... Ne zaman, nasıl, neden buraya gelmişti ki?
Zihninde kargaşaya sebep olan ikilemlerim ve kararsız duygularının arasında gidip gelirken elini Jungkook'un parmaklarından kurtardı; bu, omeganın yerinde kıpırdanmasına neden oldu, beyaz tenli olanın kaşları çatıldı, gözleri aralanır gibi oldu. Bir ân sonra gözleri hızla açıldığında, Taehyung itiraf etmek istemese dahi alfa kurdun tüm teslimiyetini ve benliğini adadığı o gri hareler telaşla irileşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Fanfiction❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121