28 ― ❝ Ölene dek meftun olacağım sana. ❞
"Yine mi?" diye bezgince sordu Jeon Kang Dae, ahizenin diğer tarafında kendisini dinleyen Baş Alfaya. Masasında otururken önündeki dosyanın sayfalarını yavaşça çeviriyor ve bir yandan da Kim Min Jae'nin kahkahasına, o göremeyecek olsa da, huysuz bir somurtmayla karşılık veriyordu.
"Ne kadar sızlansak da durumun değişmeyeceğini ikimiz de biliyoruz Kang Dae." Telefonu kulağından çekmeden başını biraz arkaya çevirdi ve hafif aralık kapıdan içerisi görünen odadaki yatakta sarmaş dolaş uyuyan iki gence baktı yumuşak bir bakışla. "Birliktelerken zaman algılarını kaybediyorlar."
Kang Dae, Min Jae'nin söylediklerindeki doğruluk payını inkâr edemeyerek ama omega oğlunun eşlendiğini duyduğundan bu yana geçen bir ay içinde bile hâlâ inatla kabul etmek istemediği gerçeğe bir tür baba gururuyla itiraz etmek niyetiyle homurdandı. "Hayır anlamadığım şey, gündüzler çuvala mı girdi? Niye her gece ya Taehyung buraya gelmek ya da Jungkook sizin oraya gitmek zorunda?"
Kim Sürüsü Baş Alfası kıkırdadı ve oğlunun yüzündeki huzurlu ifadeye bakarken mırıldandı. "Onlar ruh eşi Kang Dae, üstelik bir evlatları olacak; en iyi sen anlarsın onları."
Bir de o vardı tabii... Kang Dae, oğlunun bir eşi olduğunu sindirmesi zor olmuşken torununun varlığını öğrenmesiyle tüm dengesinin sarsıldığını hissetmiş, bu hayatta asla dediği ne varsa hepsini kabullenmiş ve öyle ya da böyle, akışına bırakmak zorunda kalmıştı bir şeyleri.
Ah, mutsuz değildi elbette, canının canı olacaktı, Eun'undan emanet biriciğinin bedeni bir mucizeye hayat veriyordu şu vakit ancak kendisi de bir babaydı neticede, Jungkook'un kendi ailesini kuracağı günün yaklaşmakta olduğunu kabullenmekte zorluk çekmeye hakkı olduğunu düşünüyordu.
Bir kelimenin çağrışım yaptırarak geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıkmasına vesile olduğu o telefon konuşması esnasında, hattın karşısındaki Min Jae, neler düşündüğünü anlıyormuş gibi sükûnet içinde bir beklemedeyken, bir torunu olacağını öğrendiği o güne gitti aklı bu defa.
Geçmişindeki yalanları bir bir benliğinden atıp da hakikati özümseyebildiği vakitte, olaylı geçen o günden sonra henüz bir hafta geçmeden önce Taehyung ve Jungkook, tuhaf bir gerginlik ve anlam veremediği bir tedirginlikle karşısına dikilmiş, genç omeganın hamile olduğunu söylemişlerdi heyecanlarına yenik düşerek. Ne denli dehşete düştüğünü ve sonunda yalnız kaldığında Ji Eun'un portresine bakakalırken sessiz sessiz ağladığını ve gerçekdışı bir arzu olsa bile eşinin de bu günleri görebilmesini dilediğini hatırlıyordu.
Zihnindeki derin düşüncelerden sıyrılmak istercesine iç çekerek gözlerini kırpıştıran Kang Dae, masasının köşesindeki küçük çerçevenin sarmaladığı resme baktı. Ji Eun'a ve kucağındaki minik, henüz üç yaşında bir haylaz çocuk olan Jungkook'a baktı; gözleri anlık bir hüzünle dalgalansa da suratında hoş bir gülümseme belirdi. "Sadece... On sekiz yılı öylece çöpe atamıyorum Min Jae. O kadar senedir karşımda olmana alıştım ve şimdi, yine eskisi gibi yan yanayız ama-" İşaret ve başparmağını burnunun üst kısmına iki yandan bastırarak gözlerini kapattı. "Bilmiyorum, karmaşık işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Fiksi Penggemar❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121