10 ― ❝ Bilmiş bilmiş konuşma bana. ❞
Zifiri karanlığı Ay'dan başka aydınlatan huzmelerin varlığı olmaksızın kilometrelerce koşmuş ve alfasının tehlikede olduğu endişesiyle farkında dahi olmadan düşman sürünün sınırlarına girmiş olduğunu fark edemeyen beyaz kurdun tüyleri, yakıcı güneş ışınlarının turuncuya çalan yansımaları altında hafifçe salınıyordu; mavi gözlü omega, önceki gece yalnızca içgüdülerini dinleyerek geçtiği orman yolunun bu derece uzun olup olmadığını içten içe sorgularken ağaçların seyreldiğini anlayınca daha da hızlandı ve uzakta olmasına karşın keskin görüşünden kaçamayan kendi odasına ait açık pencereye yöneldi.
Yokluğunun babası tarafından fark edildiğine emindi ve bundan mütevellit bir bahane uydurarak onu geçiştirmek, sonra da tekrar evden çıkmak zorundaydı zira Taehyung'a söz vermişti, yanına dönecekti.
Sürü meydanının çevresini saran evlerden kendisinin kaldığı binaya yaklaşınca tedbirli olmak adına yavaşladı, nefeslerini kontrol altına almaya çalışırken etrafı gözlemleyerek camın altına doğru ilerledi; açık pencereden esen rüzgârdan mütevellit ritimsiz hareketlerle şiddetle sallanan perdeye takıldı gözü, son kez etrafına bakıp havaya sıçradı ve pek de yumuşak sayılmayan bir inişle patilerini odasının zeminiyle buluşturdu.
Evin çevresindeki sakinliğe rağmen odasına adım atar atmaz kapının dışındaki hengâme kulaklarına ulaştı, yere pat pat vuran adım sesleri ve telaşlı bağrışlar Jungkook'u endişelendirdi; yokluğu çoktan fark edilmiş miydi?
Hızla kurt formundan çıktı ve mavi gözler yerini gri harelere, beyaz tüyler yerini pürüzsüz açık renk bir tene bıraktığında aceleyle dolabına doğru yürürken elini mührüne attı ve sakinleşmek, güç almak istercesine nahif bir dokunuşla izi okşadı.
"Yah! Sakin olun azıcık lütfen!" Kapının dışında, çok çok yakından gelen yengesinin sesiyle hızlandı Jungkook, alelacele, rastgele seçtiği kıyafetleri üzerine geçirdi ve tam da siyah bir fularla boynundaki mührü kapatırken kapısı aniden açıldı sırada şiddetli bir irkilmeyle yerinden sıçradı omega; korkudan kocaman olan gözleri, kapıdan içeri giren babasına kaydı ve sertçe yutkundu, eve gelirken düşündüğü konuşmaların hepsi bir ânda aklından uçtu gitti.
"Uyanmışsın, güzel. Çabuk gel!" Babasının telaşlı hâllerinin kendisine olmadığına inanamayarak, odasına girdiği gibi çıkan Kang Dae'nin ardından açık kalan kapıya şaşkınlıkla bakmaya devam etti; bir o yana bir bu yana koşuşturarak koridorda fevkâlade bir gürültüye yol açan karmaşanın nedenine dair türlü teoriler aklında hâkimiyet savaşına girerken neticede bir kazanan taraf olmadı ve Jungkook, mevcut telâşın sebebini anlayamadı.
"Jungkook, hadi!" Kang Dae'nin gür sesinden hayat bulan haykırışı bir kez daha duyunca irkildi ve aceleyle odasından çıktı; koridorun sonunda yengesinin birine endişeli yüz ifadesiyle bir şeyler anlattığını, babasının bağırarak birilerine emir verdiğini ve koridor boyunca insanların hızla yanından geçip gittiğini izledi bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Fanfiction❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121