2 — ❝ Söyle bebeğim, ne istiyorsun? ❞
O karanlık sokakta biri mavi biri kırmızı iki parlak göz birbirine kenetlenmişken acıdan mütevellit kısık bir inleme sesi geceye karıştığında Taehyung irkilir gibi oldu, gözlerini zorlukla omegasından ayırdı ve yerdeki üç alfaya, sesin kaynağına baktı; yüzü sinir ve tiksintiyle buruşurken yerdeki şeref yoksunlarıyla aynı hemcinsi paylaşmanın utancı içerisinde olduğunu hissettiğinde onları bir posta da kendisinin dövmek istediğini düşündü fakat gözleri hâlâ kendisinde olan eşinin farkındaydı ve şu ânda, her şeyden daha önemliydi o mavi harelerin sahibi. Gözleri tekrar eşinin çehresine yöneldiğinde bakışlarına farkında olmadığı istemsiz bir teslimiyet, hayranlık, gurur hâkim oldu; ona yaklaşmak gayesiyle iyice ilerlediği sokakta birkaç adımda yanına vardığı omeganın merak dolu bakışları altında onun elini tuttuğu vakit parmaklarını narin ve yumuşak ele geçirirken derin bir iç çekti, heyecandan kalbi patlayacak gibi atıyordu Taehyung'un. Kendi kalın, kemikli ve sert ellerine ne de güzel yakışmıştı bu pamuk gibi eller, elinde olsa ömür boyu bırakmazdı, asla ayrılmasın isterdi o parmaklar kendisininkilerden.
"Gel,"
Taehyung, omegasının tuttuğu elinden hafifçe çekerek onu kendisine yönlendirirken kısık ve nazik sesini sokağa bırakmıştı; peşinden de omegasının hızlanan kalp ritimleri kulağına gelince de içi titredi ve apayrı bir gurur kapladı tüm benliğini; omegayı heyecanlandıranın kendisi olduğunu bilmek büsbütün heyecanlanmasına ve şiddetle titremesine neden oluyordu.
Jungkook ise az önce duymuş olduğu erkeksi, kalın, bariton sesle ne yapacağını şaşırmış, vücudunun titremesine engel olamamış ve alfasının ellerine dolanmış parmaklarını hafifçe sıkmıştı; göğüs kafesine acımasız bir tokmak gibi darbeler indiren kalbine söz geçiremiyor, aslında geçirmek de istemiyor, ona her şeyiymiş gibi bakan kırmızı harelerden gözünü alamıyordu.
Bu huzurlu sessizlik uzar gibi olduğunda Taehyung tereddütlü bir hareketle omegasının elini çekiştirdi nazikçe ve yavaşça yürümeye, bulundukları karanlık ve kasvetli sokaktan kurtulmak adına duyduğu şiddetli isteği hayata dökmeye çabaladı; tek istediği, omegasının yüzünü düzgünce görebileceği daha aydınlık bir yer bulmaktı ki işte tam da bundan mütevellit pek de hızlı olmayan adımlarını gölgelerin dışına, ışıkların göz alıcı aydınlığı altında şevkle parıldayan şehre yönlendirdiğinde omega olan da biraz arkasından onun adımlarına ayak uydurarak ilerledi.
Tarif edemedikleri, adlandıramadıkları ve esasında henüz derinliğine tam da hâkim olamadıkları tuhaf bir his, heyecandan daha öte, damarlarında dolaşırken iki genç de kalplerinin kaldıramayacağını düşündükleri bu olağanüstü duygudan uzaklaşmak, biraz olsun sakinleşmek adına bakışlarını birbirlerinden ayırdıklarında, göz göze gelmenin yoğun tesirine dahi henüz dayanamıyor olmalarına karşın o mest edici harelerde kendilerini kaybetmek gayesiyle bir kez daha başlarını kaldırmak isteğiyle baş etmeye çalışıyorlardı; Jungkook yere bakarken ve türlü karmaşık düşüncelerle büsbütün sarıldığını hissederken alfa olan gözlerini çevrede gezdiriyor, baktığı yerleri görmeden, dalgınca seyrediyor ve geçiştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Fanfic❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121