5 — ❝ Neden bıraktın beni?! ❞
Ağaçlar bulanık bir iz gibi görüşünden hızla kayıp giderken yalnızca önüne odaklanan kurdun simsiyah kürkü rüzgârda dalgalanıyor, gözleri öfke kırmızısıyla parlıyor, pençeleri toprağa sıkıca batıyor, her zıplayışında boğazından yükselen hırıltılar ürken kuşların uçup kaçmasına neden oluyordu.
Sinirliydi. Hırsla doluydu.
...ama en çok hayal kırıklığına uğramıştı.
İfadesiz, boş, soğuk bakışlarında zuhur etmesine izin verdiği tek duygu öfkeydi fakat tüm o görünenin ardında yüreği bir yangın yeriydi.
Omegası tarafından bırakılmak, hayal dahi edemediği bir ıstırabın dipsiz kuyusuna atmıştı onu; tüm hıncını topraktan çıkarırcasına, acının keskin darbelerini somutlaştırıp kendi pençeleri arasında toprağı ezercesine koşuşu bir nevi kendine yönelttiği öfkesi, acısı, alaycılığıydı esasında.
Toprak kendisiydi.
Ezilmiş, parçalanmış, örselenmişti acı pençeler tarafından.
Evden çıkarken yaşadığı buhran ve yıkılışın son olacağına dair söz vermişti kendine ancak o kadar kolay değildi bu; kısacık zamanda ruhunu ve kalbini elleri arasına alan karşı ağzından dökülmüş tüm o yumuşak, sevgi ve teslimiyet barındıran kelimeler mecaz değildi, gerçeklerdi ama acımasız bir rüya, hatta çöldeki bir serabın neticesindeki hayal kırıklığı gibiydi artık yaşadığı o saatler, hiç yaşanmamış fakat derin izler bırakmış bir tahayyül, uçuk bir hayalden ötesi değildi. Delirdiğini düşünüyordu Taehyung; hakikatle hayali karıştırdığını, tüm bunların zihninin bir oyunu, yanılsaması olduğunu ve aslında yaşanmadığını bile düşünmüştü bir ân. Terk edilişini yalanlamak için sığınmak istediği bir bahaneydi belki de delirmek, ancak her yerde omegadan bir iz görüyordu; öfkeyle çıktığı ev gerçekti mesela, bulunduğu şehir, orman, üzerindeki koku gerçekti, bunca hakikat arasında kalbini ezip geçen beden niçin gerçek olmasındı ki..?
Tüm bu düşünceler bir ânlığına alfaya ağır geldiğinde güneş ışınlarının yapraklar arasından süzülüp aydınlattığı orman yolunda aniden durdu kurt; göğsü hızla inip kalkıyor, dikleşmiş kulakları ve kuyruğuyla korkutucu bir görünüm sergiliyordu. Feromonları öylesine acı, baskın, korkutucu, güçlüydü ki yakın çevrede ağaçlar dışında tek bir canlı, kıpırtı bile yoktu; öfkesiyle cebelleşirken kendini kontrol etmeyi tamamıyla unutmuş, aklından çıkarmıştı Taehyung.
Şehrin sokaklarını hızlı adımlarla geçip de bulunduğu yere uzanan orman yoluna saptığında hiç düşünmeden, aslında kendine daha fazla hâkim olamadan, kurt formuna dönüşmüş ve aklını bir ağ gibi dolduran tüm o düşüncelerinden aıyrılmak istercesine koşmaya başlamıştı fakat uzaklaşmak için yaptığı her eylemin, kaçışın, yine ona varıyor olduğu hakikatini, düşünmeyi şiddetle reddettiği vakitlerde dahi aklının büsbütün onunla dolduğunu acı biçimde idrak ettiğinde ve de çabalarının ne kadar beyhude bir uğraş olduğunu farkına vardığında çaresizliğine yenildiğini hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Hayran Kurgu❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121