29 ― ❝ Sana adıyorum her şeyimi. ❞
Benliğini büsbütün saran arzunun ezici baskısına esir düşmekten kurtulamayan ve aslında buna hiç de istekli olmayan alfa, kendini kastığı için kalınlaşıp damarları belirginleşen kollarını eşinin beline sıkıca sarmıştı; dakikalardır öpüşmekten kıpkırmızı olmuş dudakları şişmiş olmasına karşın hissettiği sızıyı şiddetle görmezden geliyor ve omegasının dolgunluklarını sömürmekten bir ân bile geri kalmayarak ona daha bir şevkle asılıyordu.
Kapıya yasladığı eşi, tiz ve baş döndürücü inlemesini kendi dudaklarının arasına saldığında Taehyung'un aklı başından gitti; Jungkook'un hazdan kayan gözleri ve ıslak dudakları göz kapaklarının ardından harelerine muazzam bir film gibi oldukça net ve de hareketli bir vaziyetle görünür olduğunda bu hayali imgenin gerçeğinden asla mahrum kalmaması gerektiğini düşünerek gözlerini açtı.
Kirpikleri titreşerek aralandığında koyu kırmızıya dönmüş gözleri açığa çıktı Taehyung'un; arzudan kararmış hareleri hedefini bir atmaca gibi şiddetli bir beklentiyle ve tarifi imkânsız tutku dolu bir aşkla izlerken zihninde bir kasırga oluşturan düşünceleri o kadar karmaşık, iç içe ve de darmadağınıktı ki eşinin düşüncelerini takip etmekte oldukça zorlanan Jungkook, bu çetrefil zihnin boğucu fakat aynı zamanda da ılımlı, sarmalayıcı hissine daha fazla dayanamayarak kapalı gözlerini açtı, henüz saliseler saniyeleri oluşturmamışken gördüğü muazzam bakışlar yüreğinde müthiş bir ağrıya neden olduğunda bu aşka daha fazla dayanamayacağını bile düşündü bir ân.
Dudakları arasındaki teması bozmadan, sürtünme düzeyinde bırakarak yüzünü geri çekti ve kesik solukları arasında nefes nefese konuşmaya çalıştı; terli alnına yapışmış saçları kirpiklerine ulaşma gayesiyle iyice uzayıp gözlerine teğet geçerken gri gözler öylesine inanılmaz bir biçimde parlıyor ve odayı aydınlatırcasına ışıldıyordu ki Taehyung o müthiş harelerde kendini kaybetti, eşinin fısıltısında hayat bulan heceleri bile algılayamadı ilk ân ve neden sonra kendine geldiğindeyse Jungkook'un ona içini ısıtacak, kalbini titretecek, bedeninin kontrolünü kaybetmesine neden olacak kadar güzel baktığını idrak etti.
"Aşığım sana, taşıyor içimden, çağlıyor hislerim; nasıl, nasıl direneceğim bu yürek sızısına?" demişti omega, Taehyung'un kendi gözlerindeki dalışını fark edene dek fısıldadığı o kısacık ânda; kırmızı kürelerin içerisinde kendi yansımasını gördüğü hee seferde olduğu gibi yine kalbi hoplamış, parmak uçlarına dek buz kesen bedeni heyecanın boyunduruğu altına girmiş, kurdu büsbütün bağımsızlığını ilan ederek içinde şiddetle kuyruğunu sallarken yüzeye çıkmak için kendisine baskı yapar hâle gelmişti.
"Senden farklı değilim, omegam; çok yanlış kişiye soruyorsun bunları," Taehyung'un aheste fısıldayışı usul usul Jungkook'un kulağına iliştiğinde omega olandan küçük bir kıkırtı yükseldi ki dudaklarının bu minik yaramazlığından ötürü eşinin dolgunluklarında dinlen ağzı sinsi bir kıvraklıkla alfasınınkileri kavradı, büsbütün örttü; nihayetinde yeni bir kıvılcım çaktı iki beden arasında ve çehrelerin çılgın dansı giderek ritim kazanırken omeganın elleri alfanın ensesine, kolları da omuzlarına dolanarak vücutları da yek yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » taekook
Fanfiction❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] for, @alittleshisha @dizzy-dream 051121