•Jeongin•
Sakinlikle elindeki dosyayı masanın üstüne attı. Parmaklarını şaklattı ve ellerini beline koydu.
"Hani başlamadan söyleyeyim, azcık kaba davrandım dün. Üzgünüm." dedi mahcup bir ifadeyle. Ben ise ona ruhsuz gözlerle bakıyordum.
Sustum. Ki bu ona 'sorun değil' gibi söylediklerini kabul görmüş bir cevap şeklinde gelmişti. Bitkin olduğumu anlayınca konuşmaya başladı.
"Olay yerine nasıl geldiniz?" dedi ve dudaklarını yaladı.
"Felix abimin içgüdüleri sayesinde." yutkundum, "Babamı merak ettiğini söyledi, beni de yanına aldı ve bahçe evine gittik." ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Bu sadece bir içgüdü mü? Öldürülme şüphesi yok mu?" dedi sakinliğini koruyordu.
"Orasını bana sormayın. Ben o duyguları yaşamadım." ensemden gelen soğuk hava bedenimi titremişti.
"Peki, babanızın düşmanı var mıydı?"
Olumsuz anlamda kafamı salladım.
"Hiç mi? Sonuçta koca bir kanalınız var." odada dolanmaya başladı.
"Babam kavga etmeyi seven biri değildi. İhaleler de çok ısrarcı olmazdı. Kanalın nerdeyse hiç düşmanı yok diyebilirim. Yani öyleyse." bedenim delice titriyordu.
"Bana net cevaplar lazım." karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu.
Soğuk ve sigara kokan nefesi karanlık sorgu odasında yüzüme çarptığını hissediyorum. Yüz hatlarını incelemeye çalışırken, kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bu adam bana lisedeki birini anımsatıyor.
"Ben şirkette çalışmıyorum. Emin olun benden daha iyi cevap verecek ailemden biri vardır." parmaklarımla uğraşmaya başladım.
Gözleri gözlerimi buldu. "Öyle olsun, babanız o eve gitmeden önce nasıldı? Ruh hali, davranışları..."
"Biraz canının sıkkın olduğunu düşünüyordum. Büyük ihtimalle Felix a-abimde bu yüzden endişe duydu." titrek sesim benden şüphe etmesini sağlıyordu.
Sağımızdaki camın arkasında kim varsa ona el hareketleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştı.
"Korkma." dedi sesi aniden güçlenmişti.
Kapı açıldı gelen Jisung hyung'tu. Ve elinde küçük bir su şişesi vardı. Bana uzattı, kafamı 'teşekkürler' maiyetinde eğdim. Konuyu öğrenmiş olacak ki eliyle 'git' işareti yaptı.
"Şüphelendiğin biri var mı?"
Dağınık olan dikkatim üstüne toplandı. "H-hayır." istemeden de olsa yanağımdan minik bir damla yaş süzüldü.
"Şehir veya ülke dışına çıkma, telefonların açık olsun. Sana her anda ulaşabilelim. Çıkabilirsin."
Üstümden büyük yük kalktı diyebilirim.
°°°
•Felix•
(Jeongin'in sorgusundan 20 dakika sonra)
Yorgun gözlerimi etrafta gezdirdim. Karanlık içimi bir hoş etmeye yetmişti. Elindeki telefonu cebine attı. Derin bir nefes alıp söze başladı.
"Evet, bahçe evine neden gittiniz?"
"Babamı merak ettiğim için gittik."
Boğazını temizledi. "Merak ettiğine göre bunun bir nedeni olmalı."
"A-anlamadım." saçlarımı geriye doğru attım.
Burnunu çekti. "Babanızın düşmanı var mıydı?"
"H-hayır asla. Babam işine önem verirdi ama para için kimseyi üzemezdi." gözlerim doldu.
"Peki oraya gitmen sadece içgüdüler mi?"
Yaşlar art arda süzüldü kızarmış gözlerimden. "Sadece."
"Babanızın son günlerde duyguları nasıldı?"
"Bahçe evine yani bulduğumuz eve, kafasını dağıtmaya giderdi. Ç-çok iyi değildi." kelimeler boğazıma diziliyordu.
"Onu mutsuz eden şey sizce ne olabilir?" ayağa kalktı.
"İnan ki bilmiyorum."
"Şüphe ettiğiniz biri var mı? Şu yapmıştır diye bileceğiniz?"
"Yok." masada duran sudan bir yudum aldım. Gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum.
"Şehir ülke dışına çıkmayın, telefonunuzu açık tutun. İhtiyacımız olacak."
"Çıkabilir miyim?" dedim titrek sesimle.
"Çıkabilirsiniz."
Odadan çıkınca rüzgarın yüzüme çarptığını hissedince biraz olsun rahatladığımı hissettim.
_____________________________________:)
kendinize iyi bakın <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorgu Odası | SeungIn ✓
Fanfic[TAMAMLANDI] Soğuk ve sigara kokan nefesi karanlık sorgu odasında yüzüme çarptığını hissediyorum. Bu karanlık odada yüz hatlarını incelemeye çalışırken kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bu adam bana lisedeki birini anımsatıyor. Küfür, argo, kendin...