•Chris•
Birlikte ilk kez baş başa konuşabileceğimiz için, Tanrı'ya bana bu cesareti verdiği için binlerce kez teşekkür ediyorum. Onu ilk kez gördüğümde ki kalp çarpıntım, şuanki'yle bire bir aynı. Kendimi onun gözlerine bakarken hem bir o kadar heyecanlı hem bir o kadar da rahat hissediyorum.
İnsanlar bu duyguların bütününe aşk diyor.
Genellikle bu duyguyu hissederken insanların gözlerinin önüne bir perde iniyor ve ondan başkasını göremiyor, duyamıyor ve hissetmek istemiyordunuz.
Bundan aylar önce bana böyle söylense, "hadi oradan." derdim. Ama bir kez bu tuzağa düştüğünüzde bir daha kurtulamıyorsunuz. Bu tuzaktan kurtulmak istiyorsanız gerçekten şaşılacak bir durum. Hiç düşünmeden hayatta olduğum sürece yaşadığım en iyi dönem olarak kalacak ve aklıma gelecek.
Saatimi kontrol ettikten sonra, kapıya dönüp bakmayı ihmal etmeyi hiç istemiyorum.
Sonunda kapı açıldığında heyecanım daha da artıyordu. Damarlarımdaki kan onun ismini haykırıyordu sanki.
Yavaş adımlarla olduğum masaya doğru yürümeye başladı. Bacaklarını saran siyah kot pantolonu ve kırmızı tişörtünü kaplayan yan siyah çizgilerle doluydu. Dağılmış saçları ve kızarmış yanakları onu bir şiirin en güzel mısrası gibi kılıyordu. Yorgundu, gözlerinden belliydi.
"Hoşgeldin." diyerek ayağa kalktım, gülümsemeye önem veriyordum.
"Hoşbuldum savcım."
Hiç düşünmeden karşımdaki sandalyeye yöneldim. Oturabilmesi için sandalyeyi çektim ve gözlerimle işaret ettim. "Buyur."
Dudaklarından şirin bir kıkırtı döküldü. Bu kıkırdama gülümsememi daha da büyüttü. Bir insan ay ışığından daha güzel olmayı nasıl başarırdı ki?
Dikkatlice oturdu. Kendi yerime geçerken tekrar dudaklarımı araladım. "Bir şey yemek ya da içmek ister misin?"
"Su." dedi bana bakarak. "Sadece su."
Yerine tekrardan oturunca garsona işaret verdim. Adam zarif sesiyle sordu. "Ne arzu etmiştiniz?"
"Su." dedi kibarlığına karşılık vermeye çalışarak.
Yanımızdan ayrıldı. Ellerimi masada birleştirdim. Sesimi düzene sokmaya çalışırken, benim konu açmamı bekliyordu. "Yorgun görünüyorsun..." diyebildim.
"Yorulmadığım gün yok desem... Bencillik ediyor olurum, eminim sizde ben kadar yoruluyorsunuzdur." parmaklarıyla oyalanmaya başladı. "Ama işimi severek yapıyorum, yorulmak bazen iyi bile geliyor."
Bir mırıltı çıkararak onayladım.
Derin bir nefes verdim. Gözlerimi kapattıp o cesareti bulduğumda tekrar araladım.
Aklımda kelimeler dolanıyordu. Ama hiç biri dudaklarımdan dökülmüyordu. Kendimi zorlasamda olmuyordu. Aniden gözlerim onun gözlerini buldu. Refleksle gözlerimi kaçırdım.
Dilini dudaklarında narince gezdirdi. "'Bir insan sizden gözlerini kaçırıyorsa, o gözlerde size ait bir şeyler vardır' derler... Gözlerinizdeki bana ait olan şey nedir?" sertçe yutkundu, fark etmişti... O da fark etmişti!
"Changbin ben arkadaşlığımıza zarar gelsin istemiyorum. Ama... Ama, bunu ömür boyu saklayamam. İzin ver... Her şeyin olmaya çalışayım." sesim titrek ve ağlamaklı çıktı. Buna engel olamadığım için kendime küfürler etmek istedim.
Ayağa kalktı. "Ben düşüneyim... Sonra..." gözleri dolmuştu. Kapıya doğru ilerledi.
Kendimi sokağa bırakılmış bir ev kedisi gibi hissettim.
____________________:)
Kendinize iyi bakın <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorgu Odası | SeungIn ✓
Fanfic[TAMAMLANDI] Soğuk ve sigara kokan nefesi karanlık sorgu odasında yüzüme çarptığını hissediyorum. Bu karanlık odada yüz hatlarını incelemeye çalışırken kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bu adam bana lisedeki birini anımsatıyor. Küfür, argo, kendin...