•Jeongin•
Yemek masasına oturduğumuzda kendimi gram heyecanlı hissetmiyordum. Onu gördüğümde kalbim delicesine atmamıştı. Belki de ümidi kesmiştim. Hiç bir fikrim yoktu bu konuyla ilgili.
Karşımda tabağındaki yemeğiyle oynuyordu. Gerildiği her halinden belliydi. Bir yerlere gitmemek istememesinin sebebi, insanlardan nefret etmesi değil, yabancı yerlerde kendini rahat hissetmemesiydi.
Jisung hyung arada kulağına bir şeyler fısıldayıp rahatlatmaya çalışıyordu. O ise gülümseyip onaylıyordu.
Bir gün bana da böyle gülmesini isterdim doğrusu.
Onu izlediğimi belli etmemek için arada sofrada dönen muhabbete katılıyordum. Ama sanırım anlayabiliyordu.
"Çok güzel olmuş her şey elinize sağlık. Lavabo nerede acaba?" dedi, ve ayağa kalktı.
"Hiç bi 'şey yemedin ki ama." dedi annem, kaşları hafif çatılmıştı.
"Fazla bile geldi teşekkür ederim."
"Jeong gösterebilir."
"Chaer yemeğini bitirdi. O göstersin." tabağımla oyalanmaya başladım.
"Olur." dedi Chaeryeong, oda ayağa kalkıp beraber lavaboya doğru adımladılar.
Annem bana ters bir bakış attı. Saygısızlık ettiğimi düşünüyordu. Ama sadece yemek yemek istiyordum.
"Ayıp Jeong, misafire öyle denir mi?" annem sinirli şekilde bana bakmaya başladı.
"Yemek yiyorum." ağzıma bir lokma attım.
"Bir daha öyle yapma. yanlış anlaşılır."
Kafamla onayladım. Konuşmalarımız bittiğinde gelmişti. Sırıttığını görebiliyordum. Annem masadan kalkıp koltuğu işaret etti ona. "Buyur geç."
Oturup, konuşmaya başladıklarında göz ucuyla onlara baktım. Zil çaldığında, Minho abim kapıyı açmaya gitti. Hyunjin hyung sonunda gelmişti.
"Felix nerde?" deyip içeri geldi. Yemek masasında onu görünce suratı asılmıştı.
"Hele şükür." dedi abim sitemle.
"Özür dilerim, bu kadar uzayacağını bilmiyordum." yanına gidip bir öpücük kondurdu. "Karşılamadın beni."
"O kadar bekletip kapı önünde mi karşılamamı bekliyordun?" derin bir nefes verdi. "Aç mısın?"
"Fazlasıyla."
"Hoş geldin Hyunjin." dedi olduğu koltuktan arkasını döndü.
"Hoş buldum Seung."
Hyunjin hyungla, Felix abimin imrenilesi bir ilişkileri vardı. Nerdeyse her zaman birliktelerdi.
Tabağımdaki yemek bitince lavaboya doğru ilerledim. Benim hakkımda ne düşündüğünü gerçekten merak ediyordum. Islak ellerimi enseme götürdüm. Yanlarına hem gitmek hem gitmemek istiyordum.
Annemin yanına oturdum. Yüzünün ister istemez düştüğünü görebiliyordum. Minho abim ve Jisung hyungta yanımıza geldiklerinde, biraz daha rahatlamıştı belli ki.
"Seungmin, Jeongin'in kurumuş çiçek koleksiyonu var. Senin hoşuna gider büyük ihtimalle." dedi Jisung hyung.
"Öyle mi?" bacak bacak üstüne attı. "Bakmak isterim doğrusu."
"Gösterebilirim." dedim, kısık bir sesle.
"Olur." dünden hazırmış gibi ayağa kalktı.
Odama doğru çıkmaya başladık. Merdivenler bitince konuşmaya başladı. "Bugün hiç laf atmadım, o kadar fazla çağırınca misafirperver olmanı beklerdim."
Cevap vermeden odaya girdim.
"Hey! Suratın neden beş karış? Bir kusur mu işledim?"
Defteri komodinden çıkarıp, yatağa oturdum. Kollarımı sıvayıp kapağı açtım, oda yatağa oturmuştu.
"Nasıllar?" diye sordu.
"Ne?"
"Yaraların?"
"Onlar hiç bir zaman iyileşmeyecekler."
"İyileştirecek biri bulunur elbet."
O kişi sensin demeye yüzüm yoktu.
Parmaklarını yapıştırılmış çiçeklerin, üzerinde gezdirdi. "Zarifler."
"Senin kadar olamazlar." nasıl cesaret ettiğimden en ufak bir fikrim bile yoktu.
Kıkırdadı. "Teşekkürler, ama zarif olduğumu düşünmüyorum."
"Sen bilirsin..."
Sayfaları çevirdikçe çiçekleri daha çok beğeniyor gibiydi.
"Benimde çektiğim fotoğraflar var."
"Bir gün beni de çekersin belki."
"Neden olmasın?"
Gülümsemesi dünyamı durduruyordu. Hislerim her geçen gün daha da yoğunlaşıyordu.
Onunla ömür çürütmek benim için zevk olurdu.
________________________:)
Kendinize iyi bakın <333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorgu Odası | SeungIn ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Soğuk ve sigara kokan nefesi karanlık sorgu odasında yüzüme çarptığını hissediyorum. Bu karanlık odada yüz hatlarını incelemeye çalışırken kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bu adam bana lisedeki birini anımsatıyor. Küfür, argo, kendin...