•Yazar•
Etrafı incelemeye koyuldu Seungmin. Mekan seçimi oldukça iyiydi. Changbin sağında oturuyordu. Arada bakışlarını ona çeviriyor, kendisini fark etmesini bekliyordu.
"Seung." dedi oflayarak. "Nerede kaldılar."
"Buçukta ordayız dedi." tekrar süzmeye başladı etrafı. Oldukça yabancı olduğu bir yerdi.
Restoranın kapısından içeri gülümseyerek Chan girdi. Oldukları masaya doğru koşar adım ilerlemeye başladı. Başıyla selam verdi.
"Nasılsınız?" sandalyesini çekip oturdu.
Belli ki acele ile gelmişti. Kıyafetleri dağılmıştı, büyük ihtimalle cübbeyi giyip çıkarırken olmuştu.
"İyiyiz." dedi Seungmin yalandan gülümsedi.
"Ne kadar güzel! Ama sıkılmış olmalısınız." Seungmin'e göre fazla enerjikti savcı. Changbin'e göre ise tam tersi.
"Aynen~" Changbin biraz daha arkasına yaslandı.
"Felix'ler az sonra burada olacaklardır." başını hafif öne eğdi, Changbin'le göz temasından kaçınıyordu.
"İşleriniz nasıl gidiyor savcım?" gülen gözleriyle bakmaya başladı Changbin.
"Gayet iyi, umarım senin de öyledir." istese de kaçamazdı artık uzun bakışmalardan.
"İyi, iyi~"
Gözleri bir çok duyguyu yaşatıyordu Chan'a mutluluk, heyecan... Adını bile bilmediği milyonlarca duyguyu aynı anda. Bu bir sihir ya da ilahi bir güç olmalıydı.
Kalbinde ki bu yoğun duygu akışı iyiye mi yorulması gerekiyordu? Yoksa canının fazla yanacağına mı? Hiç bir şey bilmiyordu.
Bunu bilmek için hangi kitaba bakmalı? Kime sormalı? Kimi dinlemeli saatlerce? Onlarca şeye fikri olan Chan'ın kalbinin neden böyle çıkacak gibi attığına dair hiç bir fikri yoktu.
Böldü düşüncelerini Minho'nun sesi. "Hoş geldiniz!" Jisung'un elini bırakmamaya kararlıydı.
"Jisung'u yemeyiz merak etme." yüzünü buruşturdu Seungmin.
"Kapa çeneni." dedi Jisung sevgilisine küçük bir bakış attı.
"Kapamazsam ne yapabileceksin?"
"Hey! Buraya kutlama yapmak için geldik, saçma konular yüzünden tartışalım diye değil~" kaşlarını kaldırdı Changbin.
"Bana ne yaptığından haberin yok." sandalyeyi çekip oturdu. "Kapıyı kilitlemiş, dışarıda götüm dondu."
"Saatin bilmem kaçında son ses müziğide ben verdim zaten. Komşular duysaydı ne bok yiyecektik? Sırf bir hukukumuz var diye geldim, ben küsüm senle."
"Sikimin ucundaydı." arkasına yaslandı.
"Kapıyı açtın Hanji?" Chan dikkatle dinlemeye başladı.
"Ben on-iki buçuk, bir gibi eve geldim. Yarım saat kapıyı çaldım uykulu uykulu açtı bu. Saat ikide de intikamımı aldım." gururla anlatıyordu.
"Hatırlatırım o ev benim, seni istediğim gibi kapının önüne koyarım."
"Sana ihityacım olduğunu nerenden çıkardın?"
"Tamam yeterli bu kadar, buraya kutlama yapmak için geldik." bunları söylerken oldukça sakindi Minho. "Az sonra tamamlanacağız, her şey daha keyif verici olacak."
"Ve tamamlandık!" El ele tutuşmuş Hyunjin ve Felix masanın önünde dikilmeye başladı.
"Felix saçların..." Minho ayağa kalktı.
"Güzel olmamış mı?" yavaşça abisinin boynuna sarıldı.
"Hayır mükemmel olmuşsun." Felix'in siyah saçlarını karıştırdı.
"Değil mi? Yol boyunca güzel olmadı dedi birde. Ama unutuyor o her hâliyle mükemmel." küçük bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
"Jeongin'in de geleceğini sanıyordum. En azından bana öyle söyledi. Yoksa ben şu arkadaşa dayanamam." işaret parmağıyla Jisung'u gösterdi.
"Bu sadece dayanamayacağından mı kaynaklı?" bıyık altından sırıtmaya başladı Minho.
"Geniş bir hayal gücün var."
"Arabada dudağına nemlendirici sürüyordu gelir şimdi." dedi Felix.
"Tanışalım o zaman." elini uzattı Hyunjin Seungmin'e doğru. "Hwang Hyunjin avukatım."
"Kim Seungmin."
Bu sefer elini Changbin'e uzattı.
"Seo Changbin~" elini sertçe sıktı.
"Merhabalar!" dedi Jeongin, hızla Chan'ın yanına oturdu.
"Bu kutlamanın bir konuşması olmalı Minho, öyle değil mi?" gülümsedi Chan.
"Haklısın." ayağa kalktı. "Doğaçlama gideceğim... Bu anı uzun zamandır beklediğimden eminsinizdir. Jisung'la etraflıca yaşadığımız şeyleri konuştuğumuzda oda beni anladı. Ve teşekkür etmek istediğim biri var. Seungmin... O gün o bara gelmeseydin, ben burda Jisung'un elini tutuyor olmazdım. Teşekkür etmek az gelir, sana minnettarım. Ayrıca davetimizi de geri çevirmediğiniz için sizede teşekkür ederim."
"Önemli değil, ben sana teşekkür ederim şu arkadaşı başımdan aldığın için."
"Büyüğüne saygısızlık etmemeni öğrenemedin mi? Ayıp." iğrenir gibi baktı.
"Jisung hyung ama sende kaşındın... Ettiğin küfür kabaydı."
"Haklı söze ne denir?" kıkırdadı Seungmin.
"Ettiğim küfürün kaba olması beni dışarda bırakma hakkı tanımaz."
"Bu konunun fazla uzadığını düşünüyorum." Chan Jisung'un sırtını sıvazladı.
"Kapattım ama şimdilik." Seungmin Hyunjin'e döndü. "El eleydiniz merak ettim."
"Nişanlım." gözüyle yüzüğünü işaret etti.
"Çok hoş hem yüzüğün hem ilişkiniz. Mutluluklar dilerim."
"Bizede homofobik olmaman çok hoş geldi, öyle değil mi hayatım?" başını Hyunjin'e çevirdi.
"Evet, evet."
"Ne kadar güzel herkes gey." gülmemek için dudaklarını kıvırdı.
"Kendi adına konuş Seungmin." Changbin gerilmiş bir şekilde başını eğdi.
Chan'ın gözleri büyüdü. Kendini iyi hissetmediğinden emindi.
______________________:)
Uzun oldu bölüm. Kendinize iyi bakın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorgu Odası | SeungIn ✓
Fanfic[TAMAMLANDI] Soğuk ve sigara kokan nefesi karanlık sorgu odasında yüzüme çarptığını hissediyorum. Bu karanlık odada yüz hatlarını incelemeye çalışırken kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bu adam bana lisedeki birini anımsatıyor. Küfür, argo, kendin...