•Jeongin•
Kalbim yerinden çıkacakcasına atıyordu. Ne yapacağımı nerede duracağımı bile kestiremiyordum. Seungmin'in ailesini sadece fotoğraflarda göre bilmiş, bir kaç soruyla tanıyabilmiştim. Ailesi ile ilgili konuşmaktan daha doğrusu annesiyle ilgili konuşmaktan nefret ederdi.
Annesiyle, babası 15 yaşındayken ayrılmışlar. Gençlik zamanları olduğu için onlara çok kızdığını, yanlarında bulunmak istemediğini anlatmıştı. Bu sürede babasıyla beraber yaşasa da annesinin yanına -Los Angeles'a- bir kaç aylığına gittiğinde cehennem gibi geçermiş. Annesinin işlerine karışmasından, konuşmasını hiç sevmediğini söylerdi. O yüzden ailesiyle ilgili yaptığı konuşmalarında babasından ve babaannesinden bahsederdi sık sık.
Yani annesini nerdeyse hiç tanımıyor -hatta sevmiyorum. Çünkü kendi oğlunu bile bıktıran bir anneyi nasıl sevebilirsiniz ki?
Ailelerimizi tanıştırmak ve desteklerini alabilmek için bir yemekti. Eğer burada babamda olsaydı her şey daha da mükemmel olurdu.
Kapı zili çaldığında oturduğum yerden hızlıca ayağa kalktım. Ve oraya doğru yöneldim.
"Jeongin İngiltere prensi ve ailesi gelmiyor ya biraz sakin ol." dedi Minho abim cümlesine ara ara minik kahkahalar sıkıştırıyordu.
"Minik tilkinin üstüne fazla gitme." Hyunjin hyung yanıma gelip saçımı karıştırdı. "Heyecanını anlayabiliyorum."
"İnsanları daha fazla akşam ayazında bekletmesek sanırım herkesin mental ve bedensel sağlığı için daha iyi olabilir." dedi Chaeryeong masayı süzerken.
Kapı kolunu sertçe kavradım. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
"Jeongin?" dedi gülümseyerek bay Kim. Kır -ara ara siyah saç belirtileri- ve dağınık saçları vardı. Gözleri elaydı. Çok uzun sayılmazdı. Zayıf vücuduna karşı geniş omuzları vardı. Yüzü hafif hafif kırışmaya başlamıştı. Gözlerindeki şefkati hissetiğime yemin edebilirim. O aynı bana babam gibi baktı.
"Benim." sıcak gülümsemesine elimden geldiğince cevap vermeye çalıştım.
Elini uzattı, bende karşılık vererek elini sıktım. Seungmin ikimize bakarak buruk bir gülümseme sunuyordu. Ama yüzü düşüktü. Gözleri biraz kızarmıştı. Belli etmemeye çalışıyordu.
"Merhabalar, hoş geldiniz." sözüm biraz bayan Kim'e'ydi. "Buyurun geçin." elimle içeriyi gösterdim.
Kadının yüzü mahkeme duvarı gibiydi! Bay Kim'i tebrik ediyorum, 16 yıl kadar ölmeden dayanabildiği için.
Saçları platin sarısıydı, omzuna dökülüyordu, o bay Kim gibi yaşlılığını göstermek istemediği belliydi. Daha az kırışıklığı ve çokta kısa olmayan bir kadındı. Gözlerinde kahve tonları hakimdi.
İçeri girdiklerinde kadın evi süzmeye başladı. Elimle Minho ve Felix abimi işaret ettim. "Abilerim Minho ve Felix." Chaeryeong ve Hyunjin hyung'a döndüm. "Kız kardeşim Chaeryeong, Felix abimin nişanlısı, Hyunjin hyung."
"Jisung nerede?" diye sordu bayan Kim.
"Birazdan burada olur." diye cevapladı Minho abim.
"Çok özür dilerim, sizi fazla bekletmiş olmalıyım. Hoşgeldiniz." annem merdivenlerden indi ve selamlamak için eğildi. Ailecek aynı şekilde tekrar etti. "Yemeye geçebiliriz arzu ederseniz."
"Memnuniyetle" diye yanıtladı bay Kim. Gülümsemeyi ihmal etmiyordu.
Hep beraber yemek masasına geçtik. Ardından kapı anahtarla açıldı. "Çok özür dilerim beklettim." gülümsemeyen yüzü kadını gör ince soldu.
"Hoş geldin Hanji." bay Kim'in enerjisi bir saniye bile düşmüyordu.
"Hoş buldum Hoon amca."
Jisung hyung'ta masaya oturunca tamamlandık ve ufak ufak herkes yemeğe başladı. Seungmin hala aynıydı değişen en ufak bile bir şey yoktu.
"Seungmin'in karşıma hep güzel bir kızla gelmesini beklerdim. Bir erkeğin ailesiyle tanıştırmak isteğince şaşırdım doğrusu."
Seungmin dişlerini dudaklarına geçirdi. Her geçen dakika biraz daha mahfoluyordu. Bu sözle başımı eğdim. Beynim zonklamaya başlamıştı. Buraya sadece laf sokmak için geldiğine and içebilirim.
"İnsan kalbine söz geçiremiyor öyle değil mi?" dedi annem. Sakinliğini koruyordu. Ama ne kadar koruyabilirdi ki?
"Öyle, öyle..."
Herkes fazla gergindi. Chaeryeong kaşlarını çatmış kadına bakıyordu. Uyarmak için omzunu okşadım. Ne de olsa misafirdi.
"Aslında onayımızı daha önce alabilirdiniz. Mesela buluşurken."
"Öyle uygun gördük." Seungmin birden oturuşunu dikleştirmişti. Sağındaki annesine korkusuzca bakmaya başladı.
"Ne zamandır ailensiz kararlar alıyorsun?"
"Buraya oğlumuzun sevdiği adamın ailesiyle tanışmaya geldik, kararlarını sorgulamaya değil." dedi bay Kim. Suratı biraz olsada asılmıştı. "Daha fazla uzatma istersen."
"Oğlumuzun sevdiği adam... Kulağa ne kadar değişik geliyor..." nerdeyse fısıldamıştı. "Ben çocuğumun iyi kararlar almasını istiyorum. Pişman olması beni çok üzecek."
"İleri gitmiyor musunuz?" Minho abim çatalını sertçe bıraktı.
"İsterseniz Seungmin'in aşk hayatına karışmayın." annem ellerini masada bağladı. "Çünkü bu konuda bayağı başarısız görünüyorsunuz. Sonuçta herkes boşanacağı bir adamla evlenmiyor." keyifle yemeğine devam etti.
15 dakika kadar kimse konuşmadı. Bayan Kim kendini kötü hissetmiş olacak ki kimseyle göz teması kurmadı. "Peki gerçek birlikte olmaya emin misiniz?" sesi titrekti.
"İnanın bayan Kim, hiç bu kadar emin olmamıştım. Oğlunuzu canımdan daha fazla seviyor ve değer veriyorum."
Kafasını olumlu anlamda salladı. "Lavabo nerde acaba?"
"Ben size eşlik edeyim." dedi Chaeryeong, siyah elbisesini düzeltip ayağa kalktı. Beraber lavaboya doğru ilerlediler.
"Biz erken çıkmak zorunda kalacağız." bay Kim başını öne eğdi. "Gerçekten çok mahçubum, özür diliyorum."
"Önemli değil." dedi annem gülümseyerek. "Neden gidiyorsunuz bir problem mi var?"
"Mağlum o burada yaşamıyor, onun uçağına yetişmesi lazım. Bende kalksam iyi olacak."
"Seungmin sen?" diye sordum.
"Kalır."
"Evet kalırım." gerçekten böyle gülmesini özlemiştim.
_____________________:)
Kendinize iyi bakın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorgu Odası | SeungIn ✓
Fanfic[TAMAMLANDI] Soğuk ve sigara kokan nefesi karanlık sorgu odasında yüzüme çarptığını hissediyorum. Bu karanlık odada yüz hatlarını incelemeye çalışırken kalbimin içinde fırtınalar kopuyor. Bu adam bana lisedeki birini anımsatıyor. Küfür, argo, kendin...