Ormanın soğuk sessizliğinde, içimdeki pişmanlık öylesine büyüktü ki nefes almak bile zor geliyordu. Cormac McLaggen’in itirafı etrafımdaki herkesin üzerine bir balyoz gibi inmişti, ama asıl yük benim omuzlarımdaydı. Lily’nin ateş gibi öfkeli bakışları üzerime dikildiğinde, gözlerime yaşlar dolmuştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum, çünkü haklıydı.
"Ne demek haklıydım, Avis? Bize anlatmadığın daha ne var?" dedi, sesi titreyen ama güçlüydü. Onun karşısında bu kadar zayıf düşmek beni daha da kötü hissettirdi. Keşke her şeyi baştan anlatsaydım, ama korkmuştum. Onlara güvenmem gerekirdi.
"Keşke daha önce söyleseydim," dedim, boğazımdaki düğümün etkisiyle sesim fısıltı gibi çıkmıştı. "Amcamın karanlık planlarına karşı koymak istedim, ama…"
James’in bakışlarındaki hayal kırıklığını gördüğümde daha fazla dayanamayıp gözlerimi yere çevirdim. "Bize güvenebilirdin, Avis. Neden bizi dışladın?" dedi, sesindeki kırıklık beni paramparça etti. Onlara güvenmeliydim. Ama nasıl yapabilirdim ki? Kendi içimde bu kadar büyük bir fırtına varken…
Sirius’un öfkesini hissedebiliyordum. Bir adım öne çıktı ve o tanıdık, sert sesi ormanı inletti. "Annenin ölümü hakkında yalan söyledin. Neden?" dediğinde, sanki karnıma yumruk yemiş gibi oldum. Bir an için bile olsa ona güvenmemiş olmanın ağırlığı içimde bir zehir gibi dolaşıyordu.
"İntikam almak istedim," dedim, sesim çatlayarak. "Ama sonra gerçeği öğrendim, Sirius. Senin suçsuz olduğunu…" Sözlerim boğazımda düğümlendi. O kadar büyük bir hata yapmıştım ki. Şimdi fark ediyorum, intikam duygusu gözlerimi karartmıştı.
"E, Avis, ne diyorsun?" Cormac’ın sesi sinsice arkamdan yükseldi. Her şeyi mahvetmiş olmanın keyfini çıkarıyor gibiydi. "Senin yüzünden her şeyi kaybettim. Artık yalnızsın, tıpkı istediğim gibi," dediğinde öyle bir öfke dalgası yükseldi ki kendime hâkim olamadım ve ona bir tokat attım. Ses ormanda yankılandı, ama içimdeki acıyı dindirmedi.
Remus’un yumuşak sesi beni tekrar gerçeğe çekti. "Biz sana güvendik, Avis. Sen de bize güvenmeliydin," dediğinde, sanki dünya üzerime çöktü. Güvenlerini boşa çıkarmıştım. Bunu düzeltebilecek hiçbir şey yoktu.
"Çok özür dilerim," diye fısıldadım, gözlerim dolarken. "Keşke her şeyi baştan anlatsaydım." Ama bunun bir önemi kalmış mıydı? Gözlerinden anlıyordum, hayır. Artık özürlerim hiçbir anlam ifade etmiyordu.
James derin bir nefes alıp arkasını döndü. "Bizim için çok geç, Avis. Güven bizim için her şeydi ve sen onu kırdın." Bu sözleri duyduğumda içimde bir şeyler tamamen koptu. Hepsi gidiyordu, birer birer sırtlarını dönüp uzaklaşıyorlardı. Sirius, Remus, James… Hepsi.
Sirius, son bir kez başını çevirip, "Bir daha asla," diye mırıldandı. Bu kadar kesin, bu kadar keskin bir cümle daha önce hiç duymamıştım.
Remus’un yumuşak sesi, son bir kez kulaklarımda çınladı. "Umarım doğru yolu bulursun," dedi ve ardından o da gitti. Hep birlikte beni yalnız bıraktılar. İçimde bir boşluk, bir sessizlik kaldı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kalbim ağırlaştı, adeta ormanın karanlığı beni yutmuştu.
***
Gözyaşlarımı silip toparlanmaya çalıştım, ama onların peşinden gitmeden edemedim. Regulus’a yetiştim. Onun son bir umudum olabileceğini düşündüm, ama ona seslendiğimde yüzüme bile bakmadı. "Regulus," dedim, sesim umutla titriyordu.
"Git, Avis," dedi, sert bir şekilde. Onun bana böyle sert davranması daha da kötü hissettirdi. "Ama Regulus—"
"AVİS, GİT!" diye bağırdı. Gözleri yaşlarla doluydu, ama o yaşlar benim yüzümden. Ona daha fazla acı veremezdim. İçimden bir şeyler koptu.
"Sen benim için çok değerlisin, Regulus," diye fısıldadım, gözyaşlarım yanağımdan süzülürken. Ama o, arkasını dönüp yürümeye devam etti. "Bir zamanlar sen de bizim için değerliydin, Avis. Ama arkamızdan iş çevirdiğin zaman her şey bitti."
O da gitti. Hepsi gitti. Orada, o karanlık ormanın içinde yalnız kalmıştım. Kalbim kırık, ruhum dağılmıştı.
***
Derin bir nefes alıp arkamı döndüm, Cormac McLaggen’in sinsice yaklaştığını duydum. "Ağlıyor musun? Ah yazık," diye alay etti. İçimdeki öfke öyle büyüktü ki ona tek kelime bile etmek istemiyordum. Ama bu kibirli, pis sırıtışı beni daha da çileden çıkardı.
"Siktir git," dedim, sesim titrek ama kararlıydı. Ona boyun eğmeyecektim, ama içimdeki bu öfkeyi nasıl dindireceğimi de bilmiyordum.
Cormac bana yaklaştı, o pis sırıtışıyla. "Ah kaba olma, teklifim hâlâ geçerli," dedi. İçimde ona karşı duyduğum tiksinti daha da büyüdü.
Bir an derin bir nefes aldım ve ona en beklenmedik şekilde cevap verdim. "Kabul," dedim. Cormac şaşkınlıkla geri çekildi, yüzündeki ifade bir anlığına dondu. "Ne?"
"Kabul ediyorum," dedim, gözlerimde kararlılıkla. "Kaybedecek neyim var ki?"
Cormac zafer kazanmış gibi güldü. "Güzel," dedi. Ama bu oyunu ben de oynamaya hazırdım. İçimde ona karşı bambaşka bir plan vardı. Cormac McLaggen’in oyunu, benim kazanmam gereken bir savaştı. Ve bu sefer, kimseye boyun eğmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐏𝐇𝐀𝐍𝐓𝐎𝐌 ⸻Regulus Black(TAMAMLANDI)
Fiksi Penggemar𝐏 「▬🔮🧙🏼♀️🪄」 (ʀᴇɢᴜʟᴜꜱ ʙʟᴀᴄᴋ x ꜰᴇᴍ ᴏᴄ) ©hughesflyy 【Tamamlandı ve duzenlendi】 (★) Cover by @-SNIVYNYX Thanks you <3 "Hayalet, şimdiye kadar hepinizin farkında olduğuna inandığım gibi, ölmüş bir ruhun yeryüzünde bıraktığı izdir..." ―P...