sığınacak bir geçmiş

91 25 8
                                    

Regulus Black POV

Ormanın derinliklerinde, dizlerimin üstüne çökmüş, Avis'in kaybolduğu noktaya boş boş bakıyordum. Gözlerimde umutsuzlukla karışık bir boşluk vardı. Avis'in bana olan aşkını itiraf etmesi, bu karanlık anın içinde bir ışık hüzmesi gibi parlamıştı, ama o bile kalbimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyordu. Avis şu an neredeydi? Acaba güvende miydi?

Sirius, yanıma yaklaşıp omzuma dokundu. Endişeyle sordu, "Regulus, ne yapacağız?"

Başımı yavaşça kaldırdım, gözlerimde umutsuzluk vardı. "Bilmiyorum, Sirius. Avis... o şimdi nerede olabilir ki?" dedim. Sesim, derin bir kaybı ve çaresizliği yansıtıyordu.

Lily yanımıza geldi, yüzünde kararlı bir ifade vardı. "Vazgeçemeyiz. Avis'i bulmalıyız, ne pahasına olursa olsun," dedi. Sözleri, karanlık ortamda bir umut ışığı gibi parlıyordu.

James, elini kılıcının kabzasına götürdü ve, "Evet, onu bulacağız. Voldemort'un planlarını bozmalıyız," dedi. Sesindeki kararlılık, cesur bir mücadeleye hazırlığın işaretiydi.

Çapulcular, Avis'i arama ve Voldemort'a karşı durma kararı aldılar. Ormanın içinde, umut ve kararlılıkla dolu adımlarla ilerlemeye başladılar. Avis'in güvenliğini sağlamak ve onu karanlığın pençesinden kurtarmak için her şeyi yapacaklardı.

Avis McLaggen, Voldemort'un yanında, karanlık ve soğuk bir sığınakta buluyordu kendini. Voldemort'un karanlık planlarının bir parçası olarak, kendimi bu soğuk ve kasvetli yerde bulmuştum. "Hoş geldin Avis," dedi Voldemort, sesinde tuhaf bir yumuşaklıkla. "Neden buraya getirdin beni? Hadi gücümü al ve beni rahat bırak," diye karşılık verdim, sabırsızlıkla. Sesi, direniş ve öfke karışımıydı.

Voldemort, sessizce malikanenin koridorlarından geçerken, beni yanına çağırdı. "Acele etme, anlatacaklarım var sevgili kızım," dedi, soğuk bir sakinlikle. Sessizce onu takip ettim, hâlâ yolumu ezberlemeye çalışıyordum. Duvarlardaki portreler arasında, siyah saçlı, yeşil elbiseli güzel bir kadının resmi dikkatimi çekti. Kadının gözleri ve burnu Voldemort'unkilerle aynıydı.

Voldemort, dikkatle incelediğimi fark edince durdu. "Siz ikiniz akraba olmalısınız," dedi. Şüpheyle sordum, "Gerçekten mi?"

Voldemort'un sesi gururla doluydu. "Evet, biz bir aileydik. O benim annemdi," dedi. Sözlerinde bir tarih ve derinlik vardı.

Kadının parlak mavi gözlerine merakla baktım, sonra tekrar resme döndüm. "Ona benziyorsun," dedim.

Voldemort'un yüzü, sözlerim üzerine somurtkan bir ifade aldı ve kaşlarını çattı. "Tam olarak değil," dedi soğuk bir tavırla. "Gel, sana göstereyim."

Yatak odasının kapısının önünde durduk ve Voldemort, daha önce yanından geçtiğimiz zengin çiftin tablosunu işaret etti. Tabloya yaklaşıp daha yakından baktım. Kadın, burnunu, gözlerini ve solgunluğunu paylaşıyordu; adam ise koyu kahverengi saçlar ve sert yüz ifadesiyle dikkat çekiyordu. Daha önce bakma zahmetine girseydim, bu ikisinin benim ebeveynlerim olduğunu kolaylıkla anlayabilirdim.

"Baban," diye fısıldadım, yavaşça ve yüzümdeki mutlak nefreti hissettirdi.

"Evet, o Thomas Riddle, Sr.," dedi Voldemort. "Bu onun elimdeki tek portresi. Diğerlerini uzun zaman önce kaldırdım."

"Babandan hoşlanmadın mı?" diye sordum, hafif bir tereddütle.

Voldemort, yüzüme doğru eğildi ve onunki sadece birkaç santimetre uzaktaydı. "Beğenmemek çok büyük bir yetersizlik. Zaten onu hiç tanımıyordum; eminim hikayeyi duymuşsundur," dedi ve sözlerinde mutlak bir tiksinti vardı.

Voldemort'un odasına girdiğimde, yakındaki kanepeye oturdum. "Bana söyleyebilirsin," dedim sessizce, gözlerimde merak ve korku karışımı bir ifade vardı.

Voldemort, ateşe bakarken boğazını temizledi ve derin bir nefes aldı. "Babam bir Muggle'dı," dedi sert bir ses tonuyla. "Annem Salazar Slytherin'in soyundan geliyordu..."

Voldemort'un hikayesi, gözlerimde korku ve merakla yankılandı. Geçmişin hayaletleri, bu eski salonlarda dolaşan kara büyüler gibi, orada hâlâ yaşamaktaydı. Geçmişin bu karanlık ve acı dolu sırlarıyla yüzleşmeye zorlanmıştım.

𝐏𝐇𝐀𝐍𝐓𝐎𝐌 ⸻Regulus Black(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin