1. Bölüm

2.2K 332 174
                                    

24 Ağustos Cumartesi, 2019

Gözlerimi açtığımda hissettiğim tek şey ağzımdaki metalik tattı. Ve sanırım bunun sebebi birkaç gündür yemek yememiş olmamdı. Su bile içmemiştim. Düşüncelerim yoğundu ve ben yeni doğmaya başlayan günle bu düşüncelerimden kurtulmaya çalışıyordum. Pencereden yatağıma sızan cılız ışığa ifadesizce bakarken telefonumun çalmasıyla irkildim. Arayan Selay'dı.

Selay 17 yıldır en iyi arkadaşımdı. Aslında arkadaşım demek yetmiyordu. 17 yıl önce Bursa'dan Aydın'a taşınmak zorunda kaldığımızda, sokakta görüp tanıştığım ilk kişi Selay olmuştu. O günden beri de en az kardeşim kadar sevdiğim dostumdu. İlkokulu ve liseyi aynı sınıflarda okumuştuk. Üniversiteyi de aynı şehirde kazanmıştık fakat okumak istediğimiz bölümler farklı olduğu için birimiz İstanbul'un bir yakasında, birimiz diğer yakasında yaşıyorduk. Dört yıllık eğitim hayatından sonra Selay iki ay önce mezun olmuş, kendine bir klinik açmıştı bile. Ben ise ne yazık ki sadece tek bir ders yüzünden mezun olamamıştım.

Selay telefonu ilk açtığımda bir şey söylemiş olmalıydı. Kendi içime dalmaktan onu duymamış olmam yüksek bir ihtimaldi ki bunu söylediği cümleden ve biraz telaşlı çıkan sesinden anladım. ''Alo diyorum, uyanamadın mı hala?'' Sesinde gerçekten telaşlı bir hal vardı. Ruh halini her zaman yansıtıyordu ve benim asla yapmadığım bir şeydi. Küçüklüğümden beri duygularımı hep bastırmış, asla yüzüme ve sesime yansıtmamıştım. Korku, heyecan, endişe, telaş, sevinç ne olursa olsun yüzüm ve sesim hep ifadesizdi. Ve bunu insanlara karşı kalkan olarak kullanıyordum.

Yeni uyandığım için kısık çıkacağını bildiğim sesimi öksürerek biraz düzelttim ve Selay'ı yanıtladım. ''Az önce uyandım. Ne oldu bu saatte?''

''Can'la kahvaltıya gideceğiz. Sen de gel diye aradım. Hem saat 11:00 oldu.'' Telefonu kulağımdan çekip saate baktım, gerçekten 11:00'di. Çok az uyuduğumu hissettiğim için saati en fazla 9:30 zannediyordum. ''Bu saate kadar uyudun mu?''

''Siz gidin, benim canım istemiyor. Kütüphaneye gidip ders çalışacağım. Bu yıl vermem gereken bir ders var, malum. Biz sizin gibi mezun olamadık Selay hanım.'' dedim biraz da olsa gülerek.

''Kahvaltıdan sonra gidersin, kütüphane kaçmıyor ya canım. Hem Ozan da gelir, beraber yeriz işte.''

''Canım istemiyor Selay, başka zaman uyarım size. Söz.''

''İyi peki, sen bilirsin... Görüşürüz o zaman kendine iyi bak.''

''Görüşürüz.'' dedim ve telefonu yatağa fırlattım. Telefonumun tekrar çaldığını fark ettiğimde dolabımdan kıyafet arıyordum. Tekrardan yatağa döndüm ve telefonu elime aldım.

''Alo.'' dedim istemsizce.

''Günaydın. Nasılsın?''

''Günaydın Ozan. İyiyim, sen?'' Ozan'la üniversiteye başladığım ilk günden beri hep yan yanaydık. Son bir yıldır da sevgiliydik. Ama ona baştan beri aşık değildim. Ona duyduğum sevgi de çok farklıydı. Ona hiç sevgilim gibi davranmamıştım. Ben onun bana verdiği huzuru ve güveni seviyordum. Ona beslediğim sevgi asla onun beklediği türden değildi. Onu, onun beni sevdiği gibi sevemiyordum. Yaptığım büyük bir haksızlıktı. Büyük bir vicdan azabı çekiyor ve Ozan'ın hayatından çalıyordum. Bunu o da biliyordu. Bana beni sevdiğini söylediğinde ona ''Evet seni seviyorum ama arkadaş olarak. Hayatımdan çıkmanı istemiyorum çünkü seni kaybetmek istemiyorum. Sevgiliden önce, sen benim çok sevdiğim bir arkadaşımsın. Eğer kabul edeceksen böyle kabul et.'' deyişim hala aklımdaydı. Onun sevgisinin ağırlığı beni boğuyordu. Bu ağırlıktan artık kurtulmak istiyordum.

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin