30. Bölüm

1K 171 87
                                    

Selammmmm. Çok beklettim biliyorum ama umarım beklediğinize değer. Hepinize çok çok kalpler ve öpücükler.

"Ne yapacağım ben şimdi? Deniz ne yapacağım ben? Ne diyeceğim ona?" dedim panikle.

"Ssshh." dedi Deniz ellerini kollarıma koyarak. "Sssh güzelim sakin ol. Ada, sakin ol."

"Ne diyeceğim Deniz? Beni ya da Güneş'i aradığını biliyor. Ararken farkındaydı. Deniz bilmiyorum. Ben yapamayacağım galiba."

"Ada, sshhh. Sevgilim, dur. Ne olur dur. Sakin ol. Tamam. Kerem'e yazacağım. Sinyale baksın hemen. Eğer şimdi konuşamayacaksan Kerem bulduğu sinyali takip eder. Dönünce ararız ya da ne zaman istersen."

"Bilmiyorum Deniz. Gerçekten bilmiyorum."

"Tamam, korkma ama tamam mı? Bak yanındayım. Ne istersen onu yapacağız. Korkmanı gerektirecek bir şey yok."

"Nasıl sesleneceğim ona? Nasıl cevap vereceğim? O bana ne diyecek? Hiçbir şey olmamış gibi kızım mı diyecek?"

Deniz ellerini kollarımdan çekti ve yüzümü tuttu. "Ada. Ada dinler misin? Bak bana, yüzüme bak. Hadi sevgilim." Bilinçdışı olsa da gözlerimi ona diktim. "Bak dinle beni şimdi. Dikkatli dinle. Ne istersen onu yapacağız. Ne zaman istersen o zaman yapacağız. Anlıyor musun beni?" Başımı aşağı yukarı salladım. Deniz başımı göğsüne bastırıp beni kollarının arasına alarak sımsıkı sarıldı.

Ben yıllar sonra babamla kurduğum iletişim yüzünden panik ve korku dolu hissederken Deniz'in ne hissettiğini merak ediyordum. Cemre'nin katilini yıllar sonra bulmuştu. Kardeşini bu hale getiren adam artık cezasını çekecekti.

Deniz'e karşı duyduğum, sürekli görmezden gelip bastırmaya çalıştığım bu utanç ve vicdan azabı hissi sağanak yağmur gibi kalbime yağıyordu. Gözlerinin içine bile bakamayacak durumda olmam gerekirken ben ona sığınıyordum.

Sığınıyordum çünkü ben ayakta değildim, yıllardır dizlerimin üzerinde yere düşmeyi bekliyordum. Deniz beni bıraksa yere yığılırdım. Bıraksa darmadağın olurdum. Ama belki de yere düşüp darmadağın olmam gerekiyordu. Belki de iyileşmem için, kendimi toparlayabilmem için, ayağa kalkabilmem için önce parçalara ayrılmam gerekiyordu.

"Düşmene izin vermeyeceğim." dedi Deniz. Düşüncelerimi duyuyordu, içimi görüyordu, ruhumu okuyordu.

"Aramam lazım." dedim. "Aramam lazım çünkü Melis'i bu hale getiren adamdan hesap sormak istiyorsun. Cemre'nin katili bir an önce hapse girsin istiyorsun. Çünkü sadece bu sayede vicdan azabın hafifleyebilir."

"Evet bunları istiyorum. İstiyorum ama şimdi değil. Sen ne zaman hazır hissedersen. Duydun mu beni? Şu an ne hissettiğini tahmin edemiyorum. Sana nasıl yaklaşmam gerektiğini bilemiyorum. Ama suçluluk duyma. Tamam mı?" dedi Deniz beni kendinden uzaklaştırarak. Gözlerinde anlam veremediğim bir bakış vardı. Öfke, intikam, hüzün ve acı bir araya gelmişti.

Babamı şimdi arayıp tatilimizin huzurunu kaçırmak istemiyordum. Eğer ararsam muhtemelen İstanbul'a dönmemiz gerekecekti. Bunu istemiyordum. Ruhumu günden güne boğan bu acılardan kısa bir süre için bile olsa uzaklaşmak bana iyi gelmişti. Biraz daha burada kalmak istiyordum. Keyfimizi bozmak istemiyordum, suratımı asmak istemiyordum. Benim yüzümden Deniz'in de keyifsiz olmasını istemiyordum. "İstanbul'da arasam olur mu?" dedim. "Buraya her şeyden uzaklaşmak için geldik. Eğer şimdi babamı ararsam bütün bu yaşadığımız güzel anların büyüsü bozulacak. Ben bir süre daha bu rüyada yaşamak istiyorum."

Deniz tekrar ellerini yüzüme koydu. "Olur, olur sevgilim. Sen nasıl istersen. Ama uyumak ister misin? Çok geç oldu."

"Olur, uyuyalım." dedim ve Deniz'e sarıldım. Ona sarıldıkça iyileşiyordum. Ona sarıldıkça yaşadığımı hissediyordum. O benim bütün hücrelerimde geziyordu.

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin