"Ada sen Egeli miydin?" dedi Melis neşeli bir sesle.
"Yok, Bursalıyım ama ben beş yaşındayken Aydın'a taşındık. Aydın'da büyüdüm."
"Hee sen o yüzden böyle lezzetli mezeler yapıyorsun o zaman."
"Beğenmenize sevindim." dedim yorgun bir sesle. "Pek iddialı değildim aslında ama."
"Yanılıyorsun o zaman." dedi Uygar gülümseyerek. "Baya iyi hepsi."
"Teşekkür ederim." dedim ve kapanan iştahıma inat tabağımı doldurdum. "Afiyet olsun tekrardan."
"İyi misin peki kızım?" dedi Deniz'in babası. "Nasıl oldun?"
"Daha iyiyim. Sağ olun tekrar." dedim ve bakışlarımı tekrar Deniz'le buluşturdum. Viskisini yudumluyordu.
"Deniz bu kadar içme istersen." dedi Uygar. Deniz üçüncü bardağını içmeye başlamıştı.
"İyiyim böyle." dedi Deniz belli belirsiz bir sesle ve bardağını ortaya uzattı. Hala bana bakıyordu. "Hadi o zaman, Ada'nın sağlığına içiyoruz." dediğinde herkes bardaklarını tokuşturdu.
Acaba Deniz meraklı bakışlarımı fark etmiş miydi? Ona ne öğrendin diye sormamak için kendimi zor tutuyordum. Ne biliyordu? Acaba herkes gittikten sonra sorsa mıydım? Yoksa ben sormadan kendisi bana anlatacak mıydı?
Bardağımı çektim ve bir yudum alıp masaya bıraktım. Bu gecenin bir an önce bitmesini istiyordum.
Yemek boyunca geçirdiğim kaza ve Deniz'in tutuklanması hariç her şey konuşulmuştu. Etkilenmemem için bu konunun özellikle açılmadığına emindim. Zaten ben, bana bir şey sorulmadığı sürece ağzımı açmamıştım bile. Aynı şekilde Deniz de hiç konuşmamıştı. Fatih Bey ve Canan Hanım'ın sorularını Can ve Uygar yanıtlamıştı.
Melis abisine sürekli laf atıyordu ama Deniz pek de oralı olmuyordu. Eren de hep benimle uğraşmak istemişti ama onu sürekli yorgunum daha sonra konuşuruz diye yanıtlamıştım. Aklımdaki tek soru hala Deniz'in ne öğrendiği sorusuydu. Hiçbir şeye odaklanamıyordum.
Nihayet yemek bitmişti ve herkes dinlenebilmem için evlerine gidecekti. Deniz'e ne bildiğini sorup sormamakta çok kararsızdım. Eğer sorarsam onları dinlediğimi anlayacaktı. Sormazsam da içim içimi yiyecekti.
Belki yarın sabah ağzından laf almaya çalışırdım ama şimdi hem kendimi konuşmak için hiç hazır hissetmiyordum hem de Deniz bana çok yabancı davranıyordu. Odasındaki konuşmamızdan bu yana sanki onun için bir yabancıydım. Benimle kurduğu tek iletişim gözlerime bakmasıydı ki bakışı bile soğuktu.
Bütün düşüncelerime sünger çektim ve odama geçip yatağıma uzandım. Uykuya dalmak zor olmamıştı.
***
Deniz ayağını frenden çektiğinde araba ileri atıldı ve beni düşünceden düşünceye sokan Bursa yolculuğumuz başladı. Gitmek istemiyordum. Çünkü geçmişimle yüzleşmeye hazır değildim. Gitmek istiyordum. Çünkü Deniz bir şey öğrenmişti ama benden saklıyordu. Ben sormadan söyleyip söylemeyeceğini çok merak ediyordum. Acaba Bursa'ya kadar bekleyecek miydi yoksa dayanamayıp anlatacak mıydı? İçimden bir ses bekleyecek diyordu çünkü hala soğuktu davranıyordu. Ve bana çok kısa bir zaman önce güzelim derken şimdi adımı bile söylemiyordu.
Onun ikilemini beklemek istemiyordum, dayanamadım ve yolculuğumuzun otuzuncu dakikasında bir konuşma başlattım. "Böyle mi davranacağız Deniz birbirimize? O konuşmadan beri beni yok sayıyorsun. İletişim kurmayı bırak bir şey söylerken adımı bile söylemiyorsun." Bir saniyeliğine gözlerini yoldan ayırdı ve bana bakıp tekrardan yola döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
General FictionNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...