44. Bölüm

287 144 46
                                    

Sürprizzzz. Aslında yayınlamayacaktım ama bitirince saklı tutamadım ve yayınladım. Bu bölüm biraz ortalığı karıştırmış olabilirim. Beyin yakan şeyler olabilir sonlara doğru. Ama korkmayın bir sonraki bölümde hepsini çözeceğiz.

Hepinize iyi okumalar <3

"İmkansız." dedi Deniz. Ayağa kalktı ve bir sigara yaktı. Elleri titriyordu, dudaklarının arasına yerleştirdiği sigara bile birazdan yere düşecek gibiydi. "Bu imkansız Uygar. İmkansız." Deniz çaresizce ve onay beklercesine Uygar'a bakıyordu. "Biz morga girdik. Sen ve ben morga girdik. Polis vardı. Yüzünü açtı, Cemre'ydi. Hatırla. Teşhis ettik Uygar, ölmüştü. Onu biz teşhis ettik."

"Hatırlıyorum Deniz. Her anını hatırlıyorum. İnanması çok güç ama sen de gördün. Videodaki oydu. Ölmemiş."

"BEN DÖRT YILDIR NİYE ACI ÇEKİYORUM O ZAMAN UYGAR? KİMİN MEZARINA GİTTİM BEN ÜÇ GÜN ÖNCE?"

"Sakin ol Deniz. Otur şöyle. Hepimiz şoktayız."

"Sakin falan olmayacağım. Bu imkansız. Sadece ona çok benziyor. Videodaki Cemre olamaz. Cemre böyle bir şey yapmaz. BÖYLE BİR ŞEY YAPMASI İÇİN HİÇBİR SEBEBİ YOK."

"Belki de vardır." dedim çekingen bir sesle. Deniz bakışlarını bana çevirdi ama bir şey söylememişti.

"Ada haklı Deniz. Belki de vardır. Öğrenmek için Cemre'yi bulmamız gerekiyor."

Deniz sigarasını bir elinin parmakları arasına aldı ve kolunu aşağı indirdi. Diğer eliyle de yüzünü kapatıp şakaklarını bastırdı. "Kabus, kabus görüyorsun Deniz, hayır gerçek değil, kabus, gerçek değil. Kabus." dedi kendi kendine.

Telaşla kalktım ve önünde durup yüzünü ellerimin arasına aldım. "Sssshh. Hayır hayır. Deniz. Deniz bana bak. Bak bana. Hadi sevgilim. Yüzüme bak. Bak bana lütfen." Deniz başını kaldırıp yüzüme baktı. O kadar dağılmış duruyordu ki onu kollarımın arasına saklamak istedim. "Nefes al. Dışarı çıkmak ister misin? Beraber hava alalım mı? Bak ben yanındayım."

Deniz ellerimin arasından sıyrıldı ve odada yürümeye başladı. Sanırım bu konuya dahil olmamı istemiyordu.

"Kim verdi bu kaydı sana Uygar?" dedi söylediklerimi görmezden gelerek. Sigarasını tekrar dudaklarına götürdü.

"Ben gittim aldım, mekanın sahibi verdi."

"Nasıl olabiliyor bu? Nasıl oluyor? Ada rastgele bir yere gidiyor. Rasgele bir yere gidiyor ve onunla, Cemre'yle mi karşılaşıyor? İnanamıyorum, gerçek değil bu. Değil. Cemre'yi tanıyorum. Cemre değil o. Sadece video kaydına bakarak inanmadın değil mi Uygar? Söyle gerçekten gördün mü? Cemre'yi gerçekten gördün mü yoksa saçma sapan bir video kaydına mı inanıyorsun?"

"Gören kişi ben değildim Deniz. Ada gördü."

Deniz bakışlarını bana çevirmedi ama eliyle beni işaret etti. Uygar'a bakmaya devam ediyordu. "Ada Cemre'yi bir kere bile gördü mü Uygar?" diye bağırdı. "Sadece fotoğrafından tanıdığı birini gerçek sanıyor o kadar. Aptal bir video kaydına nasıl inanabilirsin? Yok et o kaydı."

"Deniz." dedim titreyen bir sesle. Elini bana doğru kaldırıp beni susturdu. Yüzüme hala bakmıyordu.

"Deniz, seni anlıyorum." dedi Uygar ona doğru bir adım atarak. Ama Deniz onu da susturdu.

"Kimsenin beni anladığı falan yok. KİMSENİN. Siz delirmişsiniz. Hadi Ada benzetti, sen nasıl inanıyorsun Uygar? Fotoğrafta, videoda herkes herkese benzer. O kız Cemre değil, sadece benziyor!"

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin