Merhaba herkese. Sağlık sorunlarım sebebiyle burayı epey ihmal ettim ve bölümü hızlı bir şekilde yazıp düzenleyemedim. Biraz vaktimi alsa da nihayet bugün yayınlıyorum. Diğer bölüm için yakın bir zamana söz veremiyorum maalesef. Çünkü az önce de belirttiğim gibi ufak tefek sağlık sorunlarım var ve yazacak olduğum bölüm baya bir karışık olacak. Yazması düzenlemesi biraz uzun olabilir şimdiden özür dilerim sizlerden. Neyse çok uzatmadan sizi Ada ve Deniz'le baş başa bırakıyorum. Sevgiler ve öpücükler <3
Korkuyla yerimden kalkıp banyoya koşarak soyundum. Üzerimdeki kıyafetleri silkeleyerek ses kayıt cihazını düşürmeyi umuyordum ama yere hiçbir şey düşmemişti. Bağırarak küfretmek istiyordum ama Özgür'ün duymaması gerekiyordu. Hoş bu saatten sonra duysa da fark etmezdi çünkü elindeki bombanın pimini çoktan çekmişti. Bundan sonra kimseye bir şey anlatmasam bile yapacağını yapacaktı. Nerede bu siktiğimin şeyi? dedim içimden. Nereme soktun lanet cihazı? Eşyaları ters yüz edip bulmaya çalışıyordum ama yoktu. Düşündüm. Yapıştırdım. demişti. Kıyafetlerde değil de bedenimde olabilir miydi? Aynanın karşısına geçip vücuduma baktım, Bir şey yoktu. Sikeceğim. dedim saçlarımı karıştırırken. Nerede bu? Elim istemsizce küpemi çektiği kulağıma gitti. Parmaklarımla kafa derimi yokladım, kulağımın arkasından saçlarımın içine doğru ilerledim. İşte, kafa derimin üstünde, saçlarımın içinde bir şey vardı. Aynaya dönüp nerede olduğuna ve nasıl çıkarabileceğime baktım. Saç tellerim ve kayıt cihazı birbirine girmişti. Offff.
Ecza dolabından makas alıp hiç düşünmeden kayıt cihazının yapıştığı saçlarımı kökünden kestim ve elimde tuttuğum saçlarla birlikte ses kayıt cihazını bir peçeteye sardım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Özgür'ün daha fazla dinlememesi için cihazdan kurtulmam gerekiyordu. Ama bu bir delil olduğu için İlker savcıya vermem gerekiyordu. Saklamalıydım.
Peçeteyi ecza dolabına koyup kapağını kapattım. Artık bizi dinlemesi imkansızdı. Apar topar üzerimi giyinip banyodan çıktım. ''Evet, işte geldim.'' dedi Savaş elinde tepsiyle içeriye girdiğinde. ''Şimdi afiyetle bu tostu yiyorsun ve üstüne sıcacık çayını içiyorsun.'' Ona bomboş ve muhtemelen kıpkırmızı olan gözlerimle baktım. Endişeyle dudaklarını araladığında kolundan tutup onu tepsiyle beraber odadan çıkarttım ve kapıyı kapattım. ''Ne oluyor Ada?'' dedi merakla.
''Anlatacağım, gel.''
''Tamam, endişelenmeye başladım. Ve ciddiyim. Neler oluyor?''
''Gel şöyle.'' dedim ve onu koridordaki sandalyelerden birine oturtup derin bir nefes aldım. Elindeki tepsiyi yanına bırakarak ellerimi avuç içlerine aldı. ''Savaş.'' dedim titreyen bir sesle. ''Nereden başlayacağımı bilmiyorum.''
''Senin tansiyonunu ölçmekten başlayabiliriz. Sapsarı olmuşsun. Neler oluyor?'' dedi Savaş endişeyle.
Onun da üzerinde ses kayıt cihazı olmasından şüphelendiğim için konuşmak yerine telefonumu çıkartıp ona mesaj attım. ''Savaş, Özgür saçlarımın arasına ses kayıt cihazı yapıştırmış. Saatlerdir ne konuştuysak hepsini dinlemiş, her şeyi biliyor. Melis'in ameliyat olmasını beklediğimi, ameliyattan sonra her şeyi savcıya anlatacağımı. Her şeyi.''
Savaş kocaman olmuş gözlerle baktı ve saçlarının arasından parmaklarını geçirip telefonumu aldı. Bir şeyler yazıyordu. ''Ben odada üstümü arayayım.'' yazmıştı. Saniyeler sonra da kalktı ve hızlıca odaya girdi. Beş dakika sonra yanıma geldiğinde meraklı gözlerle onu izledim. ''Benim üzerimden bir şey çıkmadı.'' dedi yanıma tekrar oturup. ''En başından anlat Ada, nasıl fark ettin ses kayıt cihazını? Ve şimdi nerede bu cihaz?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
General FictionNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...