47. Bölüm

261 17 573
                                    

Deniz'in gözyaşlarına karışan şaşkınlığı karşısında gülümsedim. Yüzüme sanki yıllardır bu cümleyi duymayı bekliyormuş gibi bakıyordu.

"Hamilesin?" dedi, sesi daha çok soru sorar gibiydi. Yüzümü ellerinin arasına aldığında gülümsüyordu. "Çocuğumuz olacak bizim."

"Evet."

"Baba olacağım yani ben." dedi elleriyle bütün yüzümü severken.

"Evet." dedim, ellerini yüzümden çekip kollarını belime sardı ve beni havaya kaldırıp dudaklarıma güçlü bir öpücük bıraktı. Şaşkınlığı hala geçmemişti. Öyle ki henüz sevinememişti bile.

"Sevgilim bizim çocuğumuz olacak." dedi ve beni bir kez daha öpüp benimle beraber kendi etrafında dönmeye başladı. Şaşkınlığı nihayet yerini coşku ve sevince bırakmıştı. "BEN BABA OLUYORUUUUUUMMM. BABA OLUYORUMMMMMMM." dedi son sesiyle. Muhtemelen bütün ev halkı duymuştu. Dönmeye devam ediyordu.

''Sevgilim, başım.'' dedim, Deniz kaç kez dönmüştü bilmiyordum ama başım daha da dönmesin diye anında durduğunu biliyordum.

''Aşkım.'' dedi yüzümü tekrar ellerinin arasına aldığında. Gözleri hem yaşlarla doluydu hem de ışıl ışıl parlıyordu. Bakışları hala çok şaşkındı ama gülüşü o kadar güzeldi ki Dünyanın en güzel haberini aldım. gülüşünü sergiliyordu bana. "Sevgilim hamilesin."

''Sevgilim.'' dedim, onu taklit edip yüzünü ellerimin arasına aldıktan sonra. ''Evet hamileyim.''

Başını yukarıya kaldırdı ve tüm dünyaya haykırmak istercesine bir kez daha bağırdı. ''BİZİM BEBEĞİMİZ OLACAK. BEN BABA OLUYORUUUUUUMMM.'' Gülümsedim, Deniz bakışlarını tekrar bana çevirdi ve bu sefer normal düzeye inmiş sesiyle devam etti. ''Sen hamilesin ve o bebek bizim.'' dedi. Hala kendini ikna etmeye çalışmasına neredeyse kahkaha atacaktım. Çok kısa bir an yüzüme baktı, ardından beni yavaşça kendine çekip bana sımsıkı ama yumuşacık sarıldı. Elleri sırtımda gezerken hem beni hem bebeğimizi sarmaladığının farkındaydı. Sarılışı güçlüydü ama o kadar şefkat doluydu ki canımın yanmasından özellikle kaçıyor gibiydi. ''Sevgilim.'' dedi saçlarımı öpüp. Kollarımı tıpkı onun gibi ona sardığımda deniz kokusu ciğerlerime dolmuştu. Başım dönüyordu ama bu fiziksel değildi. Mutluluktandı. Bu odada iki değil üç kişi olduğumuzun farkındalığı başımı döndürüyordu. Ben, sevgilim ve bebeğimiz. Kalbim yerinden çıkacak gibi heyecanlıydım. ''Benim güzel sevgilim.'' diye fısıldadı, saçlarımın kokusunu içine çekerken. Elleri saçlarımda geziyordu. ''Seni seviyorum. Seni her şeyden çok seviyorum. Attığın her adımı, aldığın her nefesi seviyorum. Seninle tamamlanmayı, seninle her şeye yeniden başlamayı çok seviyorum. Seni özlemeyi bile seviyorum. İçinde sen olan her şeyi çok seviyorum ve sen bana şimdi bir bebeğimiz olacağını söylüyorsun. Hissettiğim mutluluğu, heyecanı ve aşkı sana anlatamam. Senden bir parça olacak hayatımızda. Sana ait, bana ait. Minik bir bebek. Ben çok şanslı ve çok mutluyum. Ve inan bana senden başka hiç kimse beni dünyanın en mutlu ve en şanslı adamı yapamazdı.'' Gözyaşlarım Deniz'in kazağını ıslattığında ona daha sıkı sarılma ihtiyacı duymuştum. Bebeğimi içimde taşıyordum, Deniz'i de içime sokasım geliyordu. Kaburgalarımda ona da bir yer bulunurdu elbet. ''Seni çok seviyorum.'' dedi tekrardan. Ben seni daha çok seviyorum. demek istedim. ''Bebeğimi de çok seveceğim. Ne seni ne de bebeğimizi hiç bırakmayacağım.'' Kollarını yavaşça çekip bir elini yüzüme bir elini tam karnımın üzerine koydu ve beni öpmeye başladı. Farklıydı, her zamanki gibi öpüyordu ama farklıydı işte. Daha korumacı bir öpücük diye bir şey var mıydı bilmiyordum ama şefkatli öpüyordu. Yumuşak ve yavaştı.

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin