Uzun ve derin bir uykudan sonra yavaşça gözlerimi araladım. Hava kararmaya başlamıştı. Yavaşça yataktan kalkıp aşağı indim. Etraf mükemmel yemek kokularıyla dolmuştu. "Deniz." dedim mutfağa girdiğimde.
"Günaydın." dedi şefkat dolu bir sesle. "İyi misin?"
"İyiyim. O yaralı elinle bir de yemek mi yaptın?" dedim küçük bir kızgınlıkla. Kapıya yaslanmıştım. "Hastaneye gitmemiz gerekiyordu."
"Evet, misafirimiz var." dedi hastane konusunu görmezden gelerek.
"Kim?" dedim ve gözlerimi devirdim. Sanki hastaneye gitmek kötü bir şeydi.
Deniz önüme geldi ve yanağımdaki saçı kulağımın arkasına attı. "Sen biraz unutkan mı oldun son zamanlarda?" dedi gülerek. Devam etmesini istediğim bakışlarla baktım. "Ada, dün gece sen dedin ya Selay'ı, Can'ı ve Uygar'ı yemeğe çağırmak istiyorum diye."
Kaşlarımı çattım. "Hı, şey evet." dedim ve Deniz'in yaralı olan elini tutup yukarı kaldırdım. Eve geldikten sonra tişörtten yaptığım sargıyı çözüp ilaç sürerek gerçek bir sargı sarmıştım. Ben ne kadar ısrar etsem de hastaneye gitmek istememişti ama elindeki her yaraya en az beş dikiş atılması gerekiyordu. Bu konu dışında konuştuğumuz bir konu olmamıştı ama aramızda kapanması gereken bir konunun olduğunu ikimiz de farkındaydık. Bir an önce konuşmak istiyordum çünkü bana Git dediği halde neden gelip beni aldığını merak ediyordum. "Acıyor mu?" dedim sargıya hafifçe dokunarak.
"Acımıyor." dedi net bir sesle. Neredeyse inanacaktım.
"Deniz, hastaneye gitmemiz gerek. Ve gerçekten çok ciddiyim."
"İyiyim Ada. Kendimle ilgilenmiyorum şu anda. Düşünecek daha önemli şeyler var."
"Hafife alıyorsun, dikiş atılmadan iyileşmez bu kesikler."
"Sen iyi olana kadar iyileşmesin zaten Ada."
"İyiyim Deniz." dediğimde elimi tuttu ve beni merdivenlere doğru yürüttü.
"Yukarıda mı yiyeceğiz?"
"Evet, masa hazır sayılır."
"Ama Selay ve Can daha gelmedi."
"Ada, biraz sabret." dedi gülümseyerek.
Sonunda terasa çıktığımızda Selay ve Can'ın çoktan geldiğini gördüm. Tamam onları görünce şaşırmıştım ama Miray'ı görmek benim için daha büyük bir sürpriz olmuştu.
Miray Selay'ın bizden beş yaş büyük ablasıydı. Psikologdu ve Aydın'daki hastanelerden birinde görev yapıyordu. Buraya en son geçen yıl gelmişti ve onu gerçekten çok özlemiştim.
"Miray." dedim büyük bir şaşkınlıkla. "İnanmıyorum, gerçekten sen misin?"
"Sürpriz oldu değil mi?" dedi beni samimiyetle kucaklarken. "Ve evet, ben de seni gördüğüme çok sevindim."
"Hiç haberim yoktu. Selay da hiç bahsetmedi." dedim küçük bir sitemle. "Ne zaman geldin?"
"Bu sabah geldim." dedi ve kollarını benden ayırdı.
"Hoş geldin tekrardan. Seni çok özlemişim."
"Ben de sizleri özledim." dedi Miray.
"Neyse, ben hemen geliyorum. Keyfinize bakın." Herkes sandalyelerine otururken Deniz tekrar merdivenlere doğru yöneldiğinde onu takip ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
General FictionNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...