Elimle gökyüzünü gösterirken "Deniz, yıldız kaydı. Gördün mü?" dedim heyecanla.
"Evet gördüm." dedi hafif bir gülümsemeyle. "Dilek tuttun mu?"
"Tuttum, sen tuttun mu?
"Tuttum." dediğinde ona döndüm. "Ama söylemem."
"Zaten söylememen gerekiyor." diye kıkırdadım. "Söylersen kabul olmaz."
"Ne yani sen şimdi bana bu yıldızın, kimseye söylemem şartıyla benim dileğimi gerçekleştireceğini mi söylüyorsun?"
"Evet tam olarak öyle söylüyorum." dedim kendimden emin bir sesle.
"Peki ya imkansız bir şeyse? Ya başka birinin hayatını da ilgilendiren bir şeyse? Neden başka birinin hayatı benim dileğime göre şekillensin?" dedi şüpheli bir sesle. Ne dilediğini çok merak etmiştim.
"Hmm, belki de o başkası, kendi hayatının senin dileğine göre şekillenmesini istiyordur. Bilemezsin." dedim omuz silkerek.
"Ama risk almış olacak. Bilmediği bir hayatı yaşayacak. Kendi hayatına kaldığı yerden devam edemeyecek."
Neden bilmiyorum, dilediği şeyin ben olduğumu düşündüm. Eğer benden bahsediyorsa ve benim kendi hayatımı geride bırakmam onu üzüyorsa bundan hemen vazgeçmeliydi çünkü ben hayatıma kaldığım yerden devam etmek istemiyordum.
"Belki bütün hayatını geride bırakmak istiyordur, kaldığı yerden devam etmek istemiyordur." Bahsettiğim kişi yine kendimdim, Deniz beni düşünmüyorsa bile bu cümlemden sonra beni düşüneceğine emindim. "Yani bence dileğinden vazgeçme."
Cevap vermemişti. Ne düşündüğünü çok merak ediyordum. Neden her şeyi açık açık söylemiyordu ki?
"Artık otele dönelim mi?" dedi. Gözlerini kısmış bana bakıyordu.
"Olur, zaten geç oldu." dedim ve koltukta doğruldum.
Bir süre sonra otele dönmüştük, hiçbir şey yapmadığım halde yorgun hissediyordum. Deniz'le hiçbir şey konuşmamıştık. Zaten o da benim gibi üstünü değiştirir değiştirmez kendini yatağa atmıştı. Gergin görünüyordu, sanırım yarınki otel satışı yüzündendi.
"İyi misin?" dedim. Başlığa dayadığı sırtını biraz daha aşağı kaydırarak başını yukarı kaldırıp tavanı izlemeye başladı. "İyi görünmüyorsun."
Başını çevirmeden bir anlık bana baktı, ardından gözlerini yeniden tavana dikti. "İyiyim." dedi bir nefes vererek. "Bir sorun yok."
Omuz siktim. Deniz pek inandırıcı değildi ama inanmış gibi yapmıştım. "Peki, öyle diyorsan." Sırt üstü uzanıp tavanı izlemeye başladığım sırada Deniz bir şeyler mırıldandı. "Bir şey mi dedin? Anlamadım." dedim fısıltıyla.
"İyi geceler diyecektim." dedi benim gibi fısıltıyla.
"Deniz." dedim uyumasına engel olarak. Eğer Salih Karahan'ın kozu işe yararsa Melih artık Deniz'in başına bela olmayacaktı. Bu da bizim için yolu sonu geldi demekti çünkü Deniz her seferinde bana, tüm bunlar bittiğinde hayatımdan gideceğinin imâsını yapıyordu ve bunu düşündükçe içimde bir şeyler kararıyordu. "Diyelim ki oteli aldıktan sonra Melih Karahan hiçbir şey yapmadı yani dediğin gibi oldu ve artık seninle uğraşmaktan vazgeçti. O zaman ne olacak?"
"Nasıl yani?" dedi anlamamış gibi. Anladığını biliyordum. Deniz zeki biriydi, anlamamış olması imkansızdı. Cevap vermekten korktuğu bir soruydu, kaçıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
General FictionNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...