''Deniz.'' dedim büyük bir üzüntüyle. ''Ne zaman geldin sen? Hiç duymadım geldiğini.''
''Ha siktir.'' dedi Deniz, benden daha çok üzülmüştü çünkü beni asla gelinlikle görmek istemiyordu. ''Tam on dakikadır sesleniyorum Ada. Şu telefonun sesini sonuna kadar açmasan olmuyor muydu? Sana bir şey oldu sandım, o yüzden cevap veremiyorsun sandım. Müzik sesinin buradan geldiğini duyunca da girmekte bir sakınca görmedim.''
''Deniz.'' dedim mahcup bir sesle. Benim yüzümden beni gelinlikle görmesi beni gerçekten ama gerçekten çok üzmüştü. Tamam benim böyle bir totemim yoktu ama Deniz'in vardı ve ben istemeden de olsa ona saygısızlık etmiştim. Hiçbir uğursuzluk olmayacaktı ama Deniz böyle düşünmeye devam edecekti. Büyük bir sıkıntıyla ofladım. ''Sevgilim çok özür dilerim. Gerçekten duymadım. Özellikle yaptığım bir şey değildi.''
Deniz hayal kırıklığıyla arkasını döndü ve içeriye doğru ilerledi. Adım sesleri uzaklaşmış, ardından odanın kapısı kapanmıştı. Neredeyse ağlayacaktım. Neden duymamıştım? Neden telefonun sesini çok açmıştım?
Sinirle alnıma vurdum ve lanetli bir şeyden kurtulmak istercesine gelinliği apar topar üzerimden sıyırarak çıkardım. Askıya asma zahmetinde bile bulunmadan yerde öylece bırakıp günlük kıyafetlerimi giyerek aşağı indim. Deniz camdan bahçedeki gölü izliyordu. Kafasına bir şey diktiğinde viski olduğunu gördüm. ''Sevgilim.'' dedim çekingen adımlarla yanına ilerlerken. Bana dönmemişti. ''Çok mu kızdın bana?'' Cevap vermemişti. Bu biraz fazla değil miydi?
''Çok güzel görünüyordun.'' dedi mırıldanır gibi. Yavaş hareketlerle bana döndü ve kolunu bana uzattı. "Sen az gelsene bakayım yanıma." Ayaklarımı yere sürte sürte yürüdüm ve kedi gibi yanına sokuldum. Saçlarımın kokusunu içine çekerek beni kollarıyla sardı. "Neden böyle?"
''Ney böyle?''
"Neden sana gördüğüm en güzel şey senmişsin gibi bakıyorum?"
Dudağımı aşağı kıvırarak yüzüne baktım. Bunun cevabını bilmiyordum. ''Bilmem.'' dedim. Gözlerim dolmuştu, ağlamamak için verdiğim büyük çaba yüzünden çenem titriyordu. ''Ben gerçekten fark etmedim Deniz. Seni duymadım. Duysam görmeni engellerdim. Yemin ederim. Senin için ne kadar önemli olduğunu biliyorum ama sana söz veriyorum. Hiçbir uğursuzluk olmayacak. Hiç kötü bir şey olmayacak. Çok özür dilerim.''
''Seni gelinlikle gördüğüm için değil beni korkuttuğun için kızdım Ada.'' dedi saçlarımın kokusunu iyice içine çekerken. ''Senden ses gelmeyince bir şey oldu sandım. Bir daha seni evde yalnız bırakmayacağım.''
''İyiyim Deniz, korkma. Affettin mi beni?''
Deniz kollarıyla beni hafifçe uzaklaştırıp alnımı öptü. ''Affettim.'' dediğinde gözlerimin içi parlamıştı. ''Gerçekten çok mu güzel görünüyordum?''
''Çok.'' dedi içli bir nefes verirken. ''Büyüleyici, melek gibi.''
Gülümsedim ve uzanıp boynunu öptüm. ''Hadi masaya geçelim. Acıkmadın mı?''
''Acıktım.'' dedi ve elimi tutup masaya doğru ilerledi. ''Sen masaya geç, ben çorba ve yemeği biraz ısıtıp geliyorum.''
Deniz kolunu omzuma atıp saçlarımı öptü. ''Tamam.''
Mutfağa koşup çorba ve yemeğin altını açıp yenilebilecek ısıya gelene kadar ısıttım ve bir tepsiye koyup salatayla birlikte içeriye götürdüm. Deniz yarı yolda ayağa kalktı ve beni karşılayıp tepsiyi elimden aldı. ''Bana neden seslenmedin?'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
Художественная прозаNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...