48. Bölüm

160 6 437
                                    

Merhaba arkadaşlar diyemeyeceğim. Çünkü muhtemelen çoğu kişi buraya giremiyor. Wattpad yasağı hala devam ettiği için inanılmaz üzgünüm ama belki birilerine ulaşır umuduyla yeni bölümü yayınlamak istedim. Bölüm için heyecanlıyım ama Wattpad gidişatı için çok üzgünüm. Umarım bir an önce açılır. Çünkü burada milyonlarca okur ve binlerce yazar var. Daha fazla mağdur olmadan bu sorunun çözülmesini çok istiyorum. Bölüme başlarken inanılmaz heyecanlanlıydım. Yasak geldikten sonra bütün hevesim kaçtı maalesef. Neyse. Ulaşan herkese selamlar ve sevgiler. Sizi seviyorum <3

19 Kasım, Salı

Kasvetli ve soğuk bir kasım ayı gecesi yaşıyor olmamıza rağmen kan ter içinde kaldığım bir uykudan uyandım. Saat 02.52'ydi ve Deniz sanki kollarının arasından kaçmayayım diye bana ahtapotmuş gibi sarılmıştı. "Offf." dedim kendi kendime. Sesim fısıltıdan bile kısıktı. "Of çok sıcak." Aslında sıcak değildi. Hava durumuna göre dışarıdaki sıcaklık 7 dereceydi ve şiddetli rüzgâr vardı. Camdan içeriye süzülen rüzgâr sesi bir ıslığı andırıyordu. Ama beni neden sıcak basıyordu ve neden terliyordum?

Hamilesin Ada, unuttun mu?

Deniz'i uyandırmamaya dikkat ederek kollarını etrafımdan çektim ve çekmecenin üzerindeki sürahiden kendime su doldurup tek nefeste içtim. İyi gelmişti. Bu yatak ve yorgan her zaman sıcak mıydı yoksa bu gece bana düşman mı olmuşlardı bilmiyordum ama daha fazla burada yatamayacağımın farkındaydım. Yerde yatsam nasıl olurdu acaba?

Sessizce ayaklarımı sarkıtıp ayağa kalktım ve parmak ucumda yürüyüp gardıroptan ince battaniye alarak yere serdim. Yataktan yastığımı alıp battaniyenin üzerine attım ve ince bir yorgan da alıp battaniyenin üzerine kıvrıldım. Kesinlikle burası uyumam için en ideal yerdi.

Yanılmıştım. Yerde de uyuyamıyordum çünkü çok sıcaktı. Mevsimle alakası yoktu, sanki sıcaklığın kaynağı bendim. İçimden lav şelalesi akıyordu sanki. Sağa sola dönüp hala uyuyamadığımı fark ettiğimde saat 03.26 olmuştu ve Deniz bana sesleniyordu. "Sevgilim. Ada, neredesin?" dedi endişeli bir sesle. Yatakta beni aradığına emindim.

"Buradayım." dedim telefonumun flaşını yakıp.

Deniz elini gözüne siper etti ve ne yaptığımı anlamaya çalışarak yüzüme baktı. "Aşkım, orada ne işin var?"

"Çok sıcak." dedim omuz silkerek. "Uyuyamıyorum."

"Çok sıcak?" dedi soran bir sesle.

"Evet çok sıcak. Ateş çıkıyor sanki hücrelerimden. Zaten çok terlemişim. Bu da yetmiyormuş gibi sen de bana ahtapot gibi sarılmışsın. Uyuyamadım işte."

"Bebeğim sen iyi misin?"

"Uyuyamıyorum diyorum ya. Nasıl iyi olabilirim? Çok sıcak."

Deniz bu tepkim karşısında uyku halinin de etkisiyle afallayıp kısa bir süre sustu. "Tamam. Halledeceğim." dedi ve ayağa kalkıp beni de kaldırarak yere serdiğim battaniyeyi, ince yorganı ve yastıklarımızı alıp odadan çıktı. Çözümü beni odada tek bırakmak mıydı yani? Yatakta tek yatınca terlemeyeceğimi mi düşünüyordu?

"Offff. Nereye gitti ki şimdi?" dedim bir bardak daha su içip. Ardından camın önüne geçip manzarayı izledim. Dolunay vardı. Denize vuran yansımasına baktım. Yakamoz, gözlerime bayramı getirmişti.

"Yakamoz güzeli mi oldun sen?" dedi Deniz. Ne ara gelmişti de hemen arkamda belirmişti?

Gülümseyip ona döneceğim sırada bana müsaade etmedi ve arkamdan bana sarılıp boynumu öptü. "Şuraya bak. Güzel olan her şey senin yüzünden güzel sanki. Ay bu kadar güzelse sen bakıyorsun diye. Yakamoz bu kadar büyüleyiciyse yine sen bakıyorsun diye. Sen varsın diye her şey bu kadar güzel. Güzel olan her şey senin eserin. Sen yoksan hiçbir anlamı yok tüm bunların."

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin