Herkese selam. İlk kez bir şey yaptım ve Deniz'in ağzından bir bölüm yazdım. İtiraf etmek gerekirse biraz zorlandım çünkü Deniz'in iç dünyasında neler hissettiğini, hissettiklerini hangi kelimelerle tanımladığını pek kestiremiyordum. Onu anlamak için geçmişe gidip bir flashback bölümü yazdım. Bölüm az önce bitti, laf aramızda bölümü yazarken ağladım ve açıkçası şu anda da şıpır şıpır ağlıyorum. (Saat 5.39)
Ben bu bölümü çok sevdim, yazarken de bu şarkıyı dinledim. Neyse umarım beğenirsiniz. Ben şimdi Ada'nın ağzından 43'ü yazmaya gidiyorum. Çok öptüm! <3
***
Dört yıl önce, 23 Eylül 2015
Uygar'la işe dalmıştık. İçimde gerçekten iç bunaltıcı bir his vardı. Sanki görünmez iki el boğazımı sıkıyordu. Bir şey olacaktı. Kötü bir şey.
Uygar sıkılmış olmalıydı, sürekli saate bakmasından bunu tahmin ediyordum. "Hava da ne güzel." dedi kalemi masanın bir kenarına atarak.
"Tam çıkıp gezmelik yani." dedim onu deneyerek. Elimdeki kalemi çeviriyordum. Uygar birazdan Evet, hadi gel çıkıp gezelim. diyecekti.
Bir süre durdu. "Evet, hadi gel çıkıp gezelim." dedi beni yanıltmayarak. Gülmemek için dudaklarımı bastırdım.
"Havamda değilim, çok işimiz var ayrıca."
Kalemimi çevirmeyi bırakıp parmaklarımın arasına alarak tekrardan çalışmaya döndüm. Gülşah kapıyı çalmıştı. "Deniz Bey size bir paket geldi, üzerinde kimin gönderdiği yazmıyor." dedi yanıma ilerlerken.
"Tamam Gülşah, sağ ol." dedim paketi alıp masanın bir kenarına koyarken. Gülşah kapıya doğru yönelmişti.
Uygar kalemini kulağına sıkıştırıp kaşlarını çattı. "Ne meraksız bir insansın. Açmayacak mısın?"
"Firmalardan gelen broşürlerindendir."
"Deniz, aç abi hadi ya."
Sabır dilenerek paketi aldım ama açamamıştım çünkü telefonum çalmıştı. Arayan kişiyi gördüğümde ekran kilidini kapatıp telefonu aldığım yere bıraktım.
"Cemre mi arıyor?"
Bıkkınlıkla telefona baktım. "Evet. Hala bir şansımız olduğunu düşünüyor."
"Deniz artık kalıcı bir çözüm bulman lazım. İkinize de haksızlık yani böyle."
"Ne yapayım Uygar? Bebeğimi öldürmeden önce düşünecekti."
"Açsaydın keşke. Önemli bir şeydir belki."
"Yok, yine bir daha deneyelim diyecek. Biliyorum."
''E iyi sen bilirsin.''
Uygar merakla masadaki pakete bakarken onu daha fazla bekletmedim ve paketi alıp ambalajı kenarlarından kestim. Kim bilir hangi şirketin broşürüydü? Ambalajı kestikten sonra almak için paketin içindekine dokundum. Beklediğimin aksine bir broşür değildi. Dokunduğum yapı normal bir kağıttı. Beklemeden çıkarttım, tahmin ettiğim gibi normal bir kağıttı. Beyaz bir kağıt. Üzerinde kırmızı lekeler vardı. Kan lekeleri.
''Bu ne?'' diye mırıldandım. Kağıdın bir köşesinde özensizce yazılmış bir yazı da vardı. Her şey yeni başlıyor.. ''Bu ne?'' dedim bu sefer bağırarak, ardından kağıdı Uygar'a doğru attım. ''Uygar ne bu? Ne bu, bu ne? HER ŞEY YENİ BAŞLIYOR. yazmış bir de. Ne demek bu? Siktiğimin televizyonlarında yayınlanan dizi reklamı mı? Bu kan lekeleri ne Uygar? Kimin kanı bu?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
General FictionNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...