Selammmm, ekteki resim ilk bölümden beri merakla Ada ve Deniz'i okuyan canım okuyucum Beroş'a ait. Sadece bende kalmasını istemedim. Resim ait olduğu yerde daha güzel durur diye düşünüyorum. Harika olmamış mı?
Bir de geçen bölüm bahsettiğim o merak uyandırıcı sürpriz bu bölümün sonunda. Bakalım gerçekten şaşıracak mısınız yoksa zaten tahmin etmiş miydiniz?
Yine oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Herkese sevgiler ve güzel olan her şey! <3<3<3
4 Kasım, Pazartesi
Hayatlarımızın mahvolmasına sadece birkaç hafta kaldığını bilmeden okuldan çıktım. Dün gece Deniz'in söylediklerini duyduktan sonra hiç uyuyamamış, bütün gece düşünmüştüm. Vicdan azabı hissim son zamanlarda azalmıştı ama Deniz'in söylediklerinden sonra tekrardan kendimi suçlu hissetmeye başladım. Tamam Deniz üzülmemem için bana yansıtmıyordu ama gerçekten hissettiği şeyleri duyduğumda kelimenin tam anlamıyla yıkılmıştım. İyi olmadığını biliyordum. Bu beni üzüyordu. Neden iyi olmadığını bilmek ise beni daha çok üzüyordu. Babam yüzünden huzursuzdu. Ama benim yapabileceğim bir şey de yoktu. Ailemi, babamı, geçmişi, Cemre'nin ve Melis'in başına gelenleri değiştiremezdim. Deniz de farkındaydı ama yine de böyle hissettiğini bilmek beni derin bir acıyla yaralamıştı. Çok huzursuzdum. Görünmez bir kalem aklımın bir köşesine felaket senaryoları yazıyor gibiydi. Okudukça dehşete düşüyordum. En kötüsü de Deniz'den ayrı kalmaktı.
Çok karanlık hissediyordum. Deniz'in bile aydınlatamayacağı bir karanlığın içine doğru sürüklenmiştim. O lanet düşünce yine tüm benliğimi sarmıştı. Hiçbir şey yoluna girmeyecek.
Dışarı çıkınca Savaş'ı aradım. Bir saat sonra adliyede duruşması vardı, onunla gidip destek olacaktım. Sonunda Gökalp Karahan adından kurtulup Savaş Dündar olacaktı. O da benim gibi babamın soyadını taşımayı reddetmiş, dayımın soyadını almak istemişti. Ama dayımı uğraştırmak istemediği için Dündar soyadına razı olmuştu. İlk derdi Karahan soyadından kurtulmaktı. Sonrasına daha sonra karar verecekti.
"Savaş birazdan gelir." dedim arabaya vardığımda. Kerem yolcu kapısının yanında beni bekliyordu.
"Heyecanlı mısın?"
"Evet, çok heyecanlıyım. Sonunda resmi olarak kardeşim olacak."
"Her şey istediğin gibi olduğu için çok mutluyum. Seni üzmüyor değil mi?"
Kulağımın ucunu tutup kafama vurdum. "Nazar değmesin diyelim. Her şey çok güzel. Daha da güzel olacak. Daha tam alışamadık birbirimize."
"Olur olur, zamanla daha iyi olacak."
"Buna hiç şüphem yok biliyor musun? Biz birbirimize çok iyi geleceğiz."
Kerem başını salladı. "Savaş gelene kadar arabada beklesene hava çok soğuk."
"Yok, az önce konuştuk. Gelir birazdan."
"Tamam, akşam eve o mu bırakacak seni? Net bir şey söylemedik. Yalnız gelme sakın yoksa Deniz Bey beni keser."
"Yok yok yalnız gelmem. Merak etme sen beni." dedim ve bir fren sesi tam önümüzde yankılandı. Savaş gelmişti.
"Ha bak geldi işte. Sen de git daha fazla üşümeden."
Kerem koluma dostça dokundu ve sürücü tarafına ağır ağır yürüdü. Bakışlarımı Savaş'ın arabasına çevirdim. Bir Jeep'le gelmişti. Beni bekletmeden arabadan indi ve hızlı adımlarla yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TUTSAKLARI (+18)
General FictionNabzım değiştiği için derin nefeslerim yerini kısa ve sığ nefeslere bırakmıştı. Onun nefesinin de düzensiz olduğunu fark ettiğimde kollarımı boynuna sarıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdım. "Seni seviyorum." dedi usulca, dakikalardır sabırsızlıkla b...