36.Bölüm: 'Sensiz'

2.1K 235 48
                                    


Neden sevilmiyordu ki? Çok mu yaramaz bir çocuktu? Anne babasını çok mu yoruyordu? İstenmeyen bir evlat mıydı? Dünyaya varlığı fazla mı geliyordu? Ölmesini istemişler miydi?

Elinin tersiyle yanağını silmeye çalıştı, belki öğretmen de onu iyileştiğini gördüğü anda terk edecek, acıma duygusu son bulacaktı. Yine bir başına, koca dünyada kimsesiz kalacaktı. Yine tek sığınağı minik kedisi boncuk olacaktı, o hiç terk etmez, bırakmazdı.

Adımlarını yavaşça hızlandırdı, kalbi titriyordu. İlk defa böylesine bir his vardı bedeninde, kalbinde. Sonsuz inandığı, güvende hissettiği o evde bir daha kalmamalı, öğretmenin yanında olmamalıydı. Acınmak değildi isteği, sevgiye muhtaçtı eksik kalbi..

....
"Zeynep.." dedi Aslan, elinde bir koli çikolata tutuyordu. Gözlerini attığı her adımda bahçede dikkatle gezdirdi, oyun oynayan öğrencilerine rağmen karısı görünürlerde yoktu. Yaklaştığı anda tüm çocuklar etrafında çember oluşturdu, heyecanla çikolata almaya çalışırlarken genç adam gözlerini onlara çevirdi. "Zeynep nerede?" diye sordu merakla.
Bahadır'ın gözleri öğretmenine döndü, çikolata paketini açmaya çalışıyordu.

"Gitti Öğretmenim."
"Ne? Nereye?"
Küçük çocuk kafasını olumsuz anlamda salladı, "Bilmiyorum, gitmeliyim dedi ve bahçeden çıktı."
Kısık bir soluk verdi genç adam, yüzünde endişe belirdi. Nereye gitmiş olabilirdi? Kolundaki saate baktı, hala dersin bitmesine 2 saati vardı, öğrencilerini böylece bırakıp çıkması mümkün değildi. "Tamam" çikolatalı tek tek dağıtıp geriye çekildi, endişe etmemeliydi, okuldan sıkılıp dışarı çıkmış olabilirdi. Kötü düşünmemeliydi.
....

Hızlı adımlarla yürüyordu Zeynep, gözleri dolu, yanakları ıslaktı. Kalbi delice çarpıyordu, bedenine koca bir sarsılma hakimdi. Şimdiye değin düşündüğü, iyileşmeye tutunmaya çalıştığı gerçek bir yanılsamaydı. Öğretmen ona sadece acıyıp merhamet ediyordu. Sevgi, aşk değildi bu. Sadece kimsesiz bir kıza iyileşmesi için destek olmaya çalışıyordu.

Bacaklarının titrediğini hissedip adımlarını yavaşça durdurdu, elinin tersiyle yanaklarını silmeye çalıştı. Neden, neden kimse onu sevmiyordu? Neden bağlandığı, umut beslediği anlarda yalnız bırakılmaya mahkumdu? Ne yapıyordu ki insanlara? Canları mı yakıyordu, bir karıncayı bile incitemezken. Varlığı mı fazla geliyordu, kendi halinde yaşamaya çalışırken.
Elini yavaşça kalbinin üzerine dayadı, bilmediği bu his tüm bedenini etkisi altına alıp alevlerin içerisinde koyuyordu. Bu nasıl bir şeydi? Neden bu kadar zorluyordu onu, neden bu kadar titretiyordu varlığını?

Derin nefes alıp toparlanmaya çalıştı, beklediği her anda kendini daha kötü hissediyordu. Bir an önce Boncuk'u bulmayı, kollarına alıp sığınmalıydı. Zoraki adımlarını yeniden hareket ettirmeye çalışarak bir üst sokağa girdi. Gözleri evine kaydı, semtin en büyüğü ve en güzeliydi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verip bahçenin önünde durdu. Minik kedisi bahçedeki kulübede olmalıydı. Titreyen elini cebine bırakıp anahtarını çıkardı.

Bahçeye attığı ilk adımda gözlerini sadece kulübeye çevirdi, eve bakmamalı, kalbindeki sızıyı derinleştirmemeliydi. Hızlı adımlarla kulübenin önünde eğildi, "Boncuk" ellerini yavaşça uzattı, sesini duyduğu anda dışarı çıkıp kollarına gelecekti.

"Boncuk.." dedi tekrarla, elleri boş kaldı. Şaşkınlıkla kafasını eğip içeriye bakmaya başladı, boştu. Minik kedisi ilk defa kulübesinde değildi. Hızla ayağa kalkmaya çalışıp gözlerini bahçede gezdirdi, yoktu. Gözleri dolu dolu oldu, adım atmak oldukça zordu. Sığınacağı minik kedisi de yoktu, yapayalnızdı bundan sonra.
Kalbi deli gibi çarparken elini sağ tarafındaki duvara bırakıp ayakta durmaya çalıştı. Tek adım bile atacak gücü yoktu artık, yavaşça yere çömelip oturdu.
....

Yeşil'in İz'i - (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin