Bir yatağın üzerindeydi genç kız, çevresi doktor ve hemşireyle sarılıydı. Hemşirelerden biri koluna yaklaştı. Hazırladığı anesteziyi yavaşça koluna enjekte ederken, doktor da aynı anda göbeğinin üzerinde ufak bir alet gezdiriyordu. Hastası kendinden geçtiği anda operasyonu gerçekleştirecekti.
...
Tam aynı anda yoğunbakımın kapısında başka bir doktor vardı. Gözleri, yüzü soluktu. Dakikalarca çabalamasına rağmen hastasını kurtaramamıştı. Gözleri Erdal Bey'e kaydı. "Elimizden geleni yaptık." dedi.
....
Bir bahçedeydi Zeynep, yemyeşildi. Bir ilkbahar mevsimiydi, rengarenk çiçekler görsel şölen sunuyordu. Genç kız sessizce yürüyordu, yalnızdı. Elinin biriyle yürüdüğü yolda, önünden geçtiği çiçeklere dokunuyordu.
Burnuna mis bir bahar kokusu ulaşıyordu, daha önce hiç hissetmediği bir şeydi bu. Kanatları olmayan bir kuş, güneşi olmayan bir yaz'dı. Attığı her adım önce usulca kanat, sonra da göğe güneş veriyordu.
Gözlerini yavaşça kapatıp kafasını gökyüzüne kaldırdı. İki kolunu iki yana açıp derin bir nefes verdiğinde, bir ses yankılandı koca bahçenin içerisinde. Bakışları hızla o yöne döndü, yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi.
Seher Hanım vardı karşısında. Kazaya rağmen oldukça sağlıklıydı. Oldukça şıktı, özenle giyinmiş, tıpkı gençlik dönemlerindeki gibi özenliydi.
Yüzünde tebessüm vardı, kucağında bir bebek tutuyordu. Yaklaşık 1 yaşlarında minicik bir kız bebekti. Tıpkı onun gibi oldukça özenli ve giyimliydi. Minik kolundan birini boynuna enseden dolamış, tebessüm ediyor, var olan iki ön dişi gözüküyordu.
"O.." dedi fısıltıyla. İşaret parmağını, bakışlarını bir an bile ayıramadığı minik bebeğe doğrulttu. "O.." diye ekledi güçsüzlükle. Kimdi bu bebek? Kimdi de yüzüne baktığı anda gözleri doluyor, kalbi böylesine sızlıyordu.
"Senin.." diye cevapladı Seher Hanım. Hayranlık barındıran gözleri kızının üzerindeydi. Kucağında canından can taşıyordu. "O.. senin."
Alt dudağını sertçe ısırdı genç kız, yanakları usulca ıslandı. "O.." dedi titrek sesiyle.
Annesi kafasını yavaşça onaylayarak salladı. "O.. artık benimle olacak. Aklın geride kalmasın." Yanakları usulca ıslandı, kollarının birini minik bebeğin bedenine sıkı sıkı sardı, onu gözü koruyacaktı.
Yanakları delice ıslandı Zeynep'in, gözlerine bakmaya koyamadığı bebek ne güzeldi böyle? Sessizce yüzüne bakıyor, ara ara tebessüm ediyordu. Sesi delice titredi, "Benim.." dedi güçsüzlükle. "Bebeğim."
Tek adım atıp durdu, titreyen kollarını yavaşça ona doğru uzattı. Kucağına bir an bile olsa olmalı, sıkı sıkı sarılıp koklamalıydı. "Gel.." Dedi yanakları delice sulanırken.
Minik bebek hızla kafasını geriye çevirip kollarını anneannesinin boynuna doladı, burnunu omzuna gömdü.
"Ben.." diye ekledi Zeynep, "Annenim." Ses tonunda yalvarır ifade vardı. Yanakları yaş doluydu, ısrar ettikçe minik bebek kollarını daha sıkı anneannesinin boynuna sarıyordu.
"Bebeğim.." hıçkırıkları duyuldu. Minik elinden tutmaya çalıştı, bebek hızla geriye çekti, ağlayışı duyuldu.
Seher Hanım'ın dolu gözleri önce kızına, sonra da torununa kaydı. Elini yavaşça sırtına bırakıp sıvazlamaya başladı, sakinleştiğini görüp ufak bir nefes aldı. "O.. senin annen." dedi, dolu gözlerini torununun gözlerine sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil'in İz'i - (Bitti)
RomanceAnnesi tarafından iki kanadı kırılmış yaralı bir kuştu Zeynep; Bir renkten umut bulan, çocukluğunu yeşile mahkum eden bir evlattı. Sonra bir adam girdi hayatına, önce kanat sonra özgürlük oldu umuduna. .... Ucunda ölüm mü vardı? Bende seninle ölürd...