Elini yavaşça çengeline bırakıp itti, kapıyı kendine doğru çektiği anda gözleri birine kaydı. Genç bir adam vardı karşısında, 24 - 25 yaşlarındaydı, yağmurun etkisiyle sırılsıklam olmuştu. Oldukça kısa saçları, koca gözleri ve esmer teni vardı, soluk soluğa nefes alıp veriyordu.
"Zeyno musun sen?" Diye sordu merakla, ses tonu düz ve netti. Gözlerini önünde duran genç kızın üzerinde gezdirdi, onu son görüşü 10 yıl önceydi.
Zeynep yavaşça bir adım geriye gitti, bu adam da kimdi? Neden kapıdaydı? İsmini nereden ve nasıl biliyordu? Sessizce adamın yüzüne bakıyordu ki geriden bir ses ulaştı kulağına, "Okan!"
Kafasını yavaşça geriye çevirdi genç kız, ninesini gördü, iç kapının önünde durmuş kapıdaki genç adama şaşkınlıkla bakıyordu. "Babaanne!" dedi Okan, genç kızın gözleri büyüdü, bu tahmin ettiği kişi miydi? "Okan.." dedi fısıltıyla. Bu.. çocukken ondan nefret eden, babaannesini elinden aldığını söyleyip her defasında tepki gösteren ve canını yakmak için her uğraşı veren torunlardan sadece bir tanesiydi.
İstem dışı geriye birkaç adım attı, olabildiğince ondan uzaklaşmak istiyordu. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı, onunla yakın durmak yapamayacağı bir şeydi. Yavaşça arkasını döndü, ninesinin yanına yaklaştı. Yıllardır her korktuğu anda sığındığı tek limandı.
Yaşlı kadının gözleri kızına döndü, gözlerine bakıp bir elinden sıkıca tuttu. Yıllar önce kalabalık meydanda tuttuğu eli, yine sıkı sıkı tutmuştu. "İçeri geçebilirsin" dedi fısıltıyla. Zeynep kafasını hızla olumlu anlamda sallayıp arkasını döndü, terliklerini çıkarıp arkasına bile bakmadan odasına girdi, kapıyı kilitleyip sırtını yasladı.
....
Kapının tam önünde, kaldırımın üzerinde duruyordu Okan. Yanında ufak bir valiz vardı, eğilip tuttuktan sonra bahçeye girdi. Balkonun basamaklarını tırmanıp babaannesini önünde durdu. "Babaanne" valizi yeniden yere indirip yaşlı kadının bir elinden tutup sırt kısmına ufak bir öpücük kondurdu.
Esma Nine şaşkın ve merak doluydu. Kollarını yavaşça torununun bedenine doladı. Buraya geleceğinden hiç haberi yoktu, yüzünü canlı olarak en son 10 yıl önce görmüştü. "Geleceğini bilmiyordum." Dedi, Okan gözlerini yavaşça babaannesinin gözlerinden ayırdı, "Babaanne çok soğukmuş burası." İki elini çapraz bir şekilde omuzlarında aşağı yukarı hareket ettirdi. İnce bir tişört vardı üzerinde.
"Gel" dedi Esma Nine, kapıyı yavaşça gösterdi. Genç adam bir hışımla koştu, ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde gözleri istem dışı genç kızı aradı, göremedi. Üstelemeden oturma odasına yürüdü, koltuğa yavaşça oturduğunda babaannesi kapıyı örtüp arkasından geldi.
"Hastalanacaksın, üstünü değiştir önce"
Valizi önüne bırakıp arkasını döndü, odadan çıkarken gözleri sadece kızının odasına kaydı, gitmesine izin verdiği andan beri yüzünü görmemişti. Ufak bir soluk verdiği anda bir ses ulaştı kulağına. "Babaanne çok açım, yiyecek bir şeyler var mı?"
"Var.. var oğlum." Kısık bir soluk alıp mutfağa yürüdü, çaydanlığı yavaşça doldurup ocağın üzerine bıraktı.Arkasını döndüğü anda torununu gördü, genç adam üstünü değiştirdiği anda soluğu mutfakta almıştı. "Yol çok uzundu" buzdolabının kapağını açıp gördüğü ilk kavanozu açtı, çıkardığı bir zeytin tanesini ağzına bıraktı. Sandalyeye yavaşça oturup kafasını geriye çevirdi, gözleri genç kızı arıyordu.
"Zeyno nerede?" Diye sordu, Esma Nine'nin gözleri ona döndü. Gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı, yavaşça torununa yaklaşıp bakışlarını bakışlarına çevirdi. "Neden buradasın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil'in İz'i - (Bitti)
RomansaAnnesi tarafından iki kanadı kırılmış yaralı bir kuştu Zeynep; Bir renkten umut bulan, çocukluğunu yeşile mahkum eden bir evlattı. Sonra bir adam girdi hayatına, önce kanat sonra özgürlük oldu umuduna. .... Ucunda ölüm mü vardı? Bende seninle ölürd...