-Tatlıya Bağlamak-

39 2 0
                                    


İşler ne zaman ters gitmeye başladı?

Hiç hatırlayamıyorum

Bu küçük odada kendimi saklarken fısıldıyorum

Karanlık benim tek arkadaşım (Tek arkadaşım)

Kurtuluşa uzanan elim

Garip olan ben miyim?

Kanla boyanmış bir oda

Lütfen biri beni kurtarsın

-STAY ALİVE-



Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ellerim artık buruştu sıcak su kemiklerime iyi gelmişti biraz da olsa gevşemiştim kapının çalmasıyla korkularak irkildim "eun iyi misin uzun süredir oradasın"

"evet çıkıyorum" kısa bir duş alıp banyodan çıktım üzerimi giyinip aşağı inmiştim çocuklar koltukta oturmuş kendi aralarında muhabbet ediyorlardı chang-wook ve ji-hyun unni yemek yapıyorlardı muhtemelen mutfaktan yemek kokuları geliyordu.

"iyi misin eun" seokjinin yanına oturdum "iyiyim" jungkook diğer tarafıma oturup konuşmaya başladı

"senin hep yanındayım tamam mı artık iyisin" ona bakıp gülümsedim gülümsememle dudağım acısa da gülmeye devam ettim chang-wook içeri girip bize bakıyordu

"pansumanını yaptın mı"

"sevgilin sağ olsun kedi olalı fare tuttun" dalgaya almaya çalışıyordum.

"ciddi olur musun artık" gülümsememi sonlandırıp ona baktım ayağa kalkıp etrafa baktım yoongi karşımda oturup bana bakıyordu.

"gitmem lazım teşekkürler her şey için" gerçeklerdi bunlar yapacağım hiçbir şey yok o adam asla pes etmezdi benim buraya gelmem bile onu fazlasıyla çileden çıkartmıştı pansumanımı yapıp kendime gelmiştim bu bana yeterdi ne kadar annemi sevmesem de o adamla yalnız kalmak nasıl bir şey ben çok iyi biliyordum düşmanım dahi olsa buna göz yumamazdım ki bende böyle bir insandım.

"saçmalama ve yerine otur" sinirle gülmeye başladım

"ben mi saçmalıyorum"

"yardım ediyoruz ve sende yapman gerekenleri yapmıyorsun"

"yardımlarını istemiyorum yeterince bir cevap bence" ceketimi arıyordum ama göremiyordum

"çocuk gibi davranmayı kes ve sana denileni yap" ben mi çocuk gibi davranıyordum o yağmurdan üşüyüp çenem artık titreyesiye kadar soğuk olan havada beni saatlerce kapıda bırakmış yetmeyip babamı arayıp kışkırtmıştı ama o bana şimdi çocuklaştığımı söylüyordu.

Ben çocukluk ne demekti bilmiyordum ki insanlar çocuklara nasıl davranır ve karşılığı olarak çocuklar ne yapar bunları bilmiyordum anneler çocukları canları bir şey çektiğinde istediğini yaptıklarında o mutluluğu bilmiyordum. Babalar çocuklarının istediği oyuncakları aldığında o çocukların gözlerindeki mutluluğu bilmiyordum. Ben aslında küçücük yetişkin bir insandım. Ben çocuksu hareketlerimi babam karşımda bağırdığında, annem beni aşağıladığında bırakmıştım. Şimdi karşıma çıkmış bana çocuklaşma diyor önceden yardıma tenezzül etmeyen biri diyordu.

"chang-wook kes çeneni iyi değil şu anda" ben şimdi ne yapacaktım ya burada kalıp ölümü göze alacaktım ya da eve gidip hapishaneme teslim olacaktım. Karar vermek benim için daha da zorlaşıyordu etrafta tur atıyordum ne yapacaktım ben tanrım bir çıkış yolu göster...

Telefonuma bakamam ile saatin geç olmadan buradan gitmeliydim

"hiç biriniz beni anlamıyor, ji-hyun unni gitmem gerek"

Telefonumu cebime koyup kapıya doğru yürüyecektim ki chang-wook yolu kapatmıştı bu ne yapmaya çalışıyor beni bırakmalıydı ve bende artık buradan çıkmalıydım sinirlerim daha da bozuluyordu

"çekil chang-wook" o da bana sinirlice bakıyordu çekilmemesiyle biraz geriye doğru gitmiştim bağırarak cevap vermeyi seçmişti o da

"sana sadece denileni yap " aynı onun gibi bakıyordu bana ona baktıkça babam geliyordu aklıma onun yakınlaşmasıyla ben bir adım geriye gidiyordum o anılar aklıma doluyordu sesim titremeye başlamıştı

"yaklaşma..."

"ölmek mi istiyorsun oraya gitmen sadece bunu istediğini açıklar" neden sesi aynı onun gibi çıkıyordu sesini duymak istemiyordum. Ellerimi kaldırıp kulaklarımı kapattım onun sesini duymak sadece bana acı veriyordu.

"sus artık"

"bugün ben konuşacağım sen dileyeceksin" adımlarını hala atmaya devam ediyordu.

"sus lütfen sus" ağlamaya başlamıştım arık ji-hyun unni hızlıca koşup chang-wook durdurmaya çalışıyordu ama o hala bağırmalarına devam ediyordu

"biriniz onu sustursun!!!" benim bağırmalarım başlamıştı susmuş bir şekilde bana bakıyordu gözümde sadece babam vardı.

"sinir krizi geçirecek şimdi çok üstüne gidiyorsun"

"sence bu umurumda mı burada canımızı riske atıp onu buraya getirdik ama o ne yapıyor görmüyor musun ji-hyun " bir cevap bekliyordu haksız olduğunun o da farkındaydı ama vicdanını rahatlatmak istiyordu. Ona yakınlaşıp karşısına geçtim

"aynı kandan olduğunuz o kadar belli ki onun gibi bakıyor, onun gibi konuşuyor, onun gibi sinirlenince etrafa saldırıyorsun söylesene şimdi ne yapacaksın dövecek misin" hareket edemiyordu bir anda kendine gelmiş gibiydi

"ben.... Ben çok özür dilerim" kekelemeye başlamıştı

"söylesene beni koruyabilecek misin" sinirden gülerek konuşmaya başladım "birkaç gün sonra ne olacak ben onunla aynı evde yaşıyorum sen değil" çocuklara dönüp konuştum

"beni eve bırakın oradan da siz evlere dağılın" hepsi beni onaylayıp dışarı çıktılar yoongi galiba ona sinirli olduğum için üstüne alınmamıştı ona bakıp yanına gittim galiba bazı şeyler konuşup çözmemiz gerekiyordu en iyisi zamana bırakmaktı.

"gelmiyor musun" beklentiyle sordum ona gülümseyip baktı bana "gelmeli miyim" cevap vermeden çıktım evden onlar araba geçmiş bizi bekliyorlardı onlara bakıp "sizler eve gidin ben yoongiyle giderim kendinize iyi bakın" el sallayıp devam ediyordum "namjjon dikkatli sür" onları gönderip arkama döndüm yoongi beni izliyordu

"konuşma zamanı gelmedi mi veya özür "

"arabaya binelim ilk önce hadi bin" diyip kapımı açmıştı ....

KURTAR BENİ -MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin