Yoldan yukarı, onun geleceği yöne bakıyordu direğe yaslanmış elleri ceplerinde. Sigara da içecekti aslında, ama kokmamak için tuttu kendisini. Cebindeki o özel şeyin varlığını hissedebiliyordu. Sabah özenle yerleştirmişti çünkü.
Etraf kalabalık, gürültülü ve boğucuydu. Kalabalığın içinde defalarca onu görmüş gibi olmuştu ve bu yüzden de defalarca kalbi gümlemişti. Zaten o hayatına girdiği günden beri, kalbi hep gümlüyordu ve Barış, bu durumun iyi mi, yoksa kötü mü olduğuna bir türlü karar veremiyordu.
Köşedeki terzinin kıyısından gelen kişinin bu defa o olduğuna emindi. Dizleri titremeye, midesine kramplar girmeye başladı. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Rüzgar esmesine, öğrenciler montlarına sarılmasına karşın, o yanıyordu ateş gibi. Kravatını çekiştirip boynundan çıkardı, pantolonunun cebine tepiştirdi. Ter kokup kokmadığını kontrol etmek adına, gömleğini burnuna dayayıp nefes aldı, Allah’a şükür ki kokmuyordu.
Deodorantın gücü adına!
Yanlış mı anlamıştı bilmiyordu, Asya, o tarafa bakıp gülümsemişti. Arkasını önünü kontrol etti, kimse Asya’ya bakmıyordu, ondan başkasına gülmüş olamazdı o zaman. İçi kıpırdadı birden, o da gülümsedi.
Asya yönünü değiştirdi. Onun bulunduğu tarafa doğru yürüyüp, tam karşısına dikildi, “Günaydın” dedi, yine mavi bandanasını takmıştı, sanki Barış’ı öldürmek için inadına takıyordu.
“Günaydın” diyen Barış, farkında olmadan eşek gibi otuz iki diş sırıttı ve tam o an Asya, çocuğun elmacık kemiğinde gamze olduğunu fark edip gözlerini iri iri açtı. İlk kez elmacık kemiğinde gamze görüyordu.
"Gamzen çok güzelmiş." Diye konuştu. Ardından o da sırıttı. “ilk defa güldüğünü gördüm sanırım.” kaşlarını çatarak, aklınca Barış’ı taklit etti. "Genelde böylesin."
Etraftaki öğrenciler şaşkınca Barış’la Asya’yı seyrederken, onlar konuşa konuşa okula girip, ilk gördükleri banka oturdular.
"Dün için tekrar teşekkür ederim." Diye konuştu Asya oturur oturmaz. Yüzünü yerden kaldırıp Barış’ın gözlerine baktı. Kapkara kömür gözlerine...Sürekli çatmaktan olsa gerek, iki kaşının ortasında ince hafif bir iz vardı. Gözleri öyle koyu siyahtı ki, göz bebeğiyle irisini ayırt etmek neredeyse imkansızdı. Kaşıyla ve gözleriyle aynı renk kapkara, gür saçları vardı. Yanlardan üç numara olan saçlar üstlere doğru fazlaca uzun ve yukarı kalkıktı. Zaten uzun olan boyunu daha da uzun gösteriyordu. Onu ilk gördüğünden beri hep aynı uzunlukta ve aynı şekildeydi.
Burnunun hem kemiksi hem dolgun yapısı yüzüne tam oturmuştu, ne büyük ne küçüktü. Yüzü inceydi, yanakları yok denecek kadar azdı, çenesinden şakaklarına doğru uzanan kemiksi çıkıntı sert yüz hatlarına ayrı bir sertlik katıyordu. Yakışıklıydı, çok yakışıklıydı...
İlk kez bu kadar detaylı inceliyordu onu. Barış’sa kendini ona teslim etmişçesine mumyalanmış gibi hareketsiz kızın gözlerine bakıyordu. Bugün kesinlikle hayatının en güzel günüydü.
..
Dilime dudağıma karış affetme yürü sarışın bomba
Düşüyorum her haline kaldırma sakın tıkırında pozisyonlar...”Barış, Ahmet’in lanet olası sesini duyduğu an, eliyle gözlerinden başlayıp aşağı doğru yüzünü sertçe ovalarken, Asya neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette sesin geldiği yöne baktı. Tam yanlarından geçmekte olan Ahmet, ceketinin uçlarını tutmuş şarkıya eşlik edercesine salına salına oynayarak yanlarından geçerken, sesini tam olarak kesmese de kısık ayarda söylemeye devam ederek onlarla göz teması kurmadan yürüdü gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AN SENİNLEYİM
Teen Fictionİngilizcecinin tahtaya yazdığı anlaşılmaz kelimeleri zorlukla seçip defterine geçiren ve hocanın anlattıklarını pür dikkat dinleyen kız, kendisini de pür dikkat izleyen gözlerin varlığından habersizdi. O gözler için, kızın kolunu hafifçe kaşıması;...