Barış Asya'yı bırakıp evine döndüğünde, babasını yatak odasının kapısında sızlanırken buldu. "Leyla'm, benim midem bozuktu, Gerçekten seninle alakası yok." diye açıklamalar yapan adamın dibine sokulup "Kurtar beni Mevlaa! Leyla Leylaaa!" diye bağıra bağıra şarkı söyledi.
Arif, oğluna gelişine tekme savurunca, çocuk sırıtarak kaçtı ve salonda tek başına oturmuş, kitap okuyan kız kardeşinin yanına geçti.
"Ne haber suratsız?""Nerede kaldınız Barış Bey, saat kaç oldu?" Kardeşinin kendisini taklit edercesine takındığı bu ciddi tavrına ağzının kenarıyla güldü, "kısasa kısas diyorsun yani."
Kız ses tonunu sertleştirerek devam etti, "Tek başıma sıkılıyorum, bir daha geç kalma ya!"
Barış, yatak odasının kapısına yapışık babasını işaret ederek, tek olmadığını söylemeye çalıştı, ama Yeliz meseleyi yalnış anlayıp, "Yine aç kaldık!" diye açıklama yapmaya girişti. Kitabını kapatıp koltuğa başını yaslayarak devam etti, "annem domates çorbası yapmış, yiyemeyince de babamla bana triplendi."
"Hayatımda yediğim en iğrenç şeydi abi!" dedi nerdeyse ağlayarak, "Zavallı adam ilk kaşığını zorlukla yuttu, hatta gördüm gözünden yaş geldi resmen, ikinci kaşığında da öğürdü."
"Yok artık!" dedi Barış koltukta doğrularak, "geçen günkü o lanet musakkayı sırf annem yaptı diye iştahla yiyen adam bile öğürdüğüne göre, annem fosil yakıt falan kaynattı herhalde."
Babasının perişan haline içi acıyarak baktı bir süre. Ardından aklına gelen şeyle, sırıtarak babasına yaklaştı, kapıya yapışık ayakta çaresizce dikilen adama sessizce fısıldadı, "şimdi kurtarıyorum seni hocam."
Adam umutla oğluna bakarken, Barış, "anne!" diye seslendi, "şu yaptığın çorbayı dolaptaki domateslerden yapmamışsındır umarım?"
Birkaç tıkırtıdan sonra kapının kilidi açılıp, dışarı bir baş uzandı, "başka hangi domatesle yapacaktım oğlum?"
Arif "Leyla'm!" diye oğlunu ittirip karısına ulaşmaya çalışırken Barış dengesini zorlukla sağlayıp durdurdu onu, "bir dur baba ya, ne kuduruk adamsın!"
"Şey!" dedi saçlarını kaşıyarak, "onları oraya ben bırakmıştım, şaka domatesi onlar. Ahmet'e yedirip video çekecektim."
Annesinin gözleri büyüdü, "Saçmalama oğlum öyle şey mi olur, baya domatesti işte!"
"Hayır anne!" dedi bezgince, "domates falan değildi, sadece domates gibi görünüyordu."
"Niye dolaba koydun peki o pis şeyleri?" diye çemkirdi kadın.
"Özür dilerim anne, gerçekçi olsun Ahmet şüphelenmesin diye koymuştum." Annesine otuz iki diş sırıtırken kadının gözleri kocasını buldu, Arif de bu anı bekliyormuş gibi oğlunun kafasına şaplak geçirdi, "Ben senin yemeğinden hiç iğrenir miyim Leyla'm, bak suçum yokmuş işte."
Kadın Arif'in yanağını okşayıp, kızının yanına doğru ilerlerken, Barış da babasına tavus kuşu gibi kabarıyordu.
"Yalan söylediğimiz için huzursuz oldum ben." Dedi adam omuzlarını silkerek, "yüzüne nasıl bakacağım şimdi?"
Barış'ın kabarışı yerini göz devirmeye bırakırken, adam oğlunun sertçe saçlarını karıştırdı, "aslan oğlum benim, teşekkür ederim."
***
Sabah saçları için aynanın karşısında fazlaca oyalandı, ablasının pahalı olduğu için sıkmaya kıyamadığı parfümünden gizlice boğazına iki kez fıslattı. Okul gömleğinin üzerine yasak olmasına rağmen mavi hırka giydi. Kahvaltısını yaparken istemsizce sırıttı, annesinin ima dolu bakışlarına maruz kaldı. Dişlerini özene bezene fırçaladı ve koşarcasına evden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AN SENİNLEYİM
Novela Juvenilİngilizcecinin tahtaya yazdığı anlaşılmaz kelimeleri zorlukla seçip defterine geçiren ve hocanın anlattıklarını pür dikkat dinleyen kız, kendisini de pür dikkat izleyen gözlerin varlığından habersizdi. O gözler için, kızın kolunu hafifçe kaşıması;...