Dışarının soğuğuna karşın sıcacıktı Asya’nın odası. Sokak lambasının ışığının hafifçe aydınlattığı odada henüz hiçbir şey göremiyordu. Bu yüzden bir süre gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi, ardından içeri süzülüp kapıyı yavaşça kapattı.
Kapının kilit yerinde sallanan üç adet anahtar gözüne çarpınca, anahtarın bir tanesini, üç anahtarı tutan halkadan ayırdı ve sırıtarak cebine soktu. Ayakkabılarını da çıkarıp kapının kıyısına bıraktıktan sonra ayağa kalkarak etrafı inceledi.
Karşılıklı iki yatağa sahip küçük odada, cam kenarındaki yatakta Asya odaya sırtını dönmüş uyuyordu. Odanın kapısının hemen yanındaki duvara sabitlenmiş bir küçük çalışma masası ve onun çaprazında büyük bir dolap vardı. Asya'nın başucundaki duvarda Jack ve Rose'nin Titanic'in üzerinde, kollarını açarak verdikleri meşhur fotoğrafları ve o fotoğrafın hemen kıyısına yapıştırılmış bir Buray posteri Barış'a selam çakıyordu.
Dicaprio ve Buray için kıskançlık damarları kabarırken, aklına dolabının içine astığı ve her baktığında pimi çekilmiş bomba gibi bozulmaya yer arayan gusülünü tehlikeye sokan, Rihanna'nın bikinili fotoğrafını hatırlayıp kendisinden utandı. En azından Asya'nınkiler masum ve giyinikti.
Poster meselesini bir kenara bırakıp etrafa tekrar göz gezdirdikten sonra en uygun yerin boş yatak olduğuna karar verdi.
İçerden annesi veya babası gelirse diye her saniye tedirgin olmamak adına, odasının kapısını sessizce kilitledi ve boş yatağın üzerinde hazırlıklarına başladı. Asya'yı uyurken seyretmek en büyük hayaliydi, ama bu zevkini en sona sakladı.
Hazırlıklarını bitirip, her şeyin kusursuz olduğuna karar verdikten sonra, artık sevdiği kızı doya doya seyretme zamanıydı...
İçi titreyerek, heyecandan kalbinin kütürtüsünü kulaklarında duyarak gitti yanına. Hala arkası dönük olduğu için yüzünü göremiyordu, ama öyle bir şey görmüştü ki, Asya'nın yüzünü görmekten kat kat fazla mutlu etmişti onu.
Yarı aralık avucunda tuttuğu Barış'ın hediye ettiği resim...Şefkatle saçlarına dokundu. Islakken uyumuş olmalıydı ki hala nemliydi. Sessizce dibine kadar girip saçlarını koklayarak öptü. Şu kokusunu içine çekebilmek uğruna değil balkonlara tırmanmak, gerekirse bütün şehri yakıp yıkabilirdi!
Barış kokudan sarhoş olmuş vaziyetteyken Asya birden kıpırdanıp yüz üstü döndü. Daha onu tam olarak uyurken izleyememişti, o yüzden uyanmasından korkarak, kıpırdamadan bir süre başında bekledi. Ardından uykusuna devam ettiğini kesin bir şekilde anladıktan sonra tekrar öpmeye yeltendi. Usulca yanağına öpücük kondurduktan sonra, karşıyı görmesini engellemek için, diz üstü yere çömeldi.
Hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan yaratılmış güzelim yüzüne dokundu hafifçe, pürüzsüz sandığı yanaklarında gezdirdi parmaklarını ve eline iki üç tane sivilce yumrusu gelince, aslında çok da pürüzsüz olmadığını fark etti.
Asya kolunu yorganın altından çıkarıp, Barış'ın dokunduğu yanağını kaşıdı sözlerini anlamadığı bir şeyler mırıldanarak ve elini sivrisinek kovalar gibi sertçe sallayarak.
Bu hareketine kahkaha atmamak için ağzını sıkı sıkı kapattı. Ardından kulağına doğru fısıldadı, "Asya!"
Asya'da hiçbir duyma belirtisi yoktu. Bu kez biraz daha yüksek sesle konuştu. "Bebeğim!"
Asya hala kıpırdamıyordu, yanaklarına hafifçe vurdu, yine kıpırdamadı, omuzlarından tutup hafifçe sarstı yine yok! Telaşa kapıldı, "Kızım bu ne biçim uyku, öldün mü?" Diye söylendi hızla sarsmaya devam ederek ve nihayet bu sarsıntıyla birlikte kızın gözleri aralandı. Bir iki kırpıştırarak karşısındaki karaltıya baktı kız. Sonra gözlerini yumdu sıkı sıkı, ardından usulca tekrar açtı, yüzü bembeyaz oldu bir anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AN SENİNLEYİM
Ficțiune adolescențiİngilizcecinin tahtaya yazdığı anlaşılmaz kelimeleri zorlukla seçip defterine geçiren ve hocanın anlattıklarını pür dikkat dinleyen kız, kendisini de pür dikkat izleyen gözlerin varlığından habersizdi. O gözler için, kızın kolunu hafifçe kaşıması;...