44.

1.4K 511 965
                                    

Ahmet kımıldamadan, nefes dahi almadan, öylece, Arif amcasından gelecek tepkiyi beklerken, Arif; sadece Ahmet'in yuvarlak suratına alık alık baktı.

Söylenen şeyin şokunu ilk atlatan Leyla, gergin sessizliği, "Ne?" Diyerek canlandırınca, kendisine gelen Arif; "Ahmet ne diyorsun sen?" Diyerek hışımla resim sehpasını itekleyip yere düşürdü. "Hangi kızıma? Kim aşık? Ne oluyor?"

"Arif amca, ben..." diyerek ayağa kalktı Ahmet. "Yeliz'i seviyorum. Çok seviyorum." Arif renkten renge girip, en son sinirden mosmor olunca, burnunun dibindeki adamdan, çaktırmadan iki üç adım uzaklaştı.

"Barış'a diyemedik, hele şu durumda hiç söyleyemeyiz." Derken geri geri gitmeye hız kesmeden devam ediyordu. Arif'in yere devirdiği sehpaya takılıp yere düşünce, lafı ağzına tıkılıp kalsa da, düşme şokunu anında üzerinden atıp. "Siz bari bilin istedim." Diye devam etti. Düştüğü yerden kalkıp Leyla annesine yalvarırcasına baktı.

Ama Arif'in "Ne saçmalıyorsun Ahmet!" Diye kükreyen sesini duyunca, Leyla annesinin kendilerine bir fayda sağlamayacağını farkına vardı. Şu an karşısında karısının sözünden çıkmayan kılıbık Arif değil de, her şeye horozlanıp köpüren Barış duruyordu sanki.

Ahmet, hay çeneme, diye içten içe dövünüp pişmanlıktan delirirken, Arif bu kez de kızının üzerine yürümeye başladı. "Bu nereden çıktı?"

Yeliz de Ahmet gibi annesinden merhamet dilenirken, Leyla'nın yaptığı tek şey kocasının kolunu tutmaktı.

Annesinden beklediği performansı göremeyince, pısırık gibi köşeye büzüşmek yerine, Ahmet'i savunmaya geçmenin daha doğru olacağını düşündü.
"Benden çıktı baba. Onun bir suçu yok."

Arif, Leyla'sının omzuna ellerini dayayıp kafasını gergince salladı. Ardından yüzünü gözünü sertçe ovaladı.

Bir süre öylece bekledi. Bu gergin bekleyiş en çok Ahmet'i ürkütüyordu. Arif amcasının gerilip gerilip suratına bir tane patlatmasından ödü kopuyordu.

"Ahmet sen şimdi git, biz biraz Yeliz ile konuşalım." Diyerek ilk defa konuya dahil olan Leyla'nın sözünün üzerine harekete geçen Arif; Ahmet'i, "hiçbir yere gitmiyorsun!" Diye kükreyerek olduğu yere çiviledi. "Oturun!" Diyerek, ikisine sertçe koltuğu işaret etti.

Yeliz ve Ahmet yan yana başları önlerinde otururken, Arif; sağlıklı bir konuşma yapabilmek için sinirlerini yatıştırıp, duyduklarını hazmetmeye çalıştığını Leyla çok rahat anlayabiliyordu. Çünkü kendisi de şu an eşiyle aynı hisleri paylaşıyordu.

"Barış bunu duymasın, çünkü daha çok küçüksünüz." Diye konuya giren adam, bağırıp çağırmamak için dişlerini sıkıyordu. "İkiniz de on yedi yaşında iki küçük çocuksunuz." Derken Ahmet'i yiyecekmiş gibi bakıyordu. "Gelip geçici bir şey için abini çıldırtmanın anlamı yok!"

Sessizce dinleme niyetiyle başı önünde öylece duran Ahmet, daha adamın üçüncü cümlesinde araya atlama gereği duydu. "Hayır gelip geçici bir şey değil. Gelip geçici bir şey yaşayacak olsam, kardeşim dediğim adamın kız kardeşiyle ne işim olur? Biz gayet ciddiyiz."

Yeliz, Ahmet'in kendinden emin duruşundan, konuşlarından öyle etkilendi, onunla öyle gurur duydu ki, biraz önce bu itirafı için merinos kafasını yolmak istediği çocuğun, bu kez boynuna sarılmak istedi.

"Çocuksunuz!" Diye diretti Arif. Yumruğunu kaldırmış Ahmet'e doğru adımlarken Leyla koluna yapışınca duraksadı.

Ahmet'ten gözünü ayırmazken, eliyle sertçe Yeliz'i işaret etti.
"Bu kız daha iki ay önce başka bir oğlanı getirdi bu eve senin gözlerinin önünde. Onu da seviyordu, ne oldu şimdi?"

HER AN SENİNLEYİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin