BENİM CANIM OKUYUCULARIM, ÖZELLİKLE DE HAYALET OKUYUCULARIM... :D
SİZLERİN DESTEĞİNE ÇOK İHTİYACIM VAR, LÜTFEN OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI BENDEN ESİRGEMEYİN. HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM ♡
🌼
-Uyan bakalım gece kuşu, ekmek alınacak.
Asya yorganını iyice üzerine çekerek arkasını dönerken, "ablam alsın, bana ne!" Diye söylendi.
Sonra birden doğruldu ve karşıya, ablasının boş yatağına burukça baktı. "Unutmuşum." Tepesinde dikilen annesini ittirip suratını asarak kalktı, "üzerimi giyineyim de alırım."
Ardından giyinmeye üşenip mavi pijamasının üzerine montunu giyerek kapıya çıktı ve ayakkabılarına uzandı. Ayağını ayakkabısının içine sokmaya çalışırken ayakkabının içindeki yumuşak şeyi hissedip irkilerek ayakkabıyı karşı dairenin kapı önüne fırlattı.
Fırlayan ayakkabının içinden çıkan selpak paketiyle bir süre bakıştılar. Sonra tek ayağına giydiği ayakkabısıyla seke seke fırlayan ayakkabının yanına gidip onu da ayağına geçirdi ve selpak paketini eline aldı. En üstteki mendilin üzerinde bir karaltı görünce paketi açıp peçeteyi çıkardı ve o karaltının yazı olduğunu fark edip dişlerini sıkarak okudu;
"Çikolataya değil buna ihtiyacın vardı. Parka gel."
O kadar sinirlendi ki merdivenlerden aşağı adeta düşercesine, paldır küldür indi. Dış kapıyı açmadan önce elindeki selpak paketini yere atıp üstünde defalarca tepindi. "Allah'ın belası, geber inşallah. Bok, sidik, öküz!" diye diye ağladı.
Merdivenin başına gelen Remziye teyzeyle ayyaş Ceyhun'u fark edememişti, ama onlar çıldırmış gibi görünen kızın haline şok içinde bakıyorlardı.
Nihayet şaşırmayı bırakıp kızın yanına gitti kadın. "Asya," diye seslendi kolundan tutarak.
Asya kendisine gelip Remziye teyzenin meraktan çatlayan suratına ve merdiven başında kendisine delirmiş bu, gözüyle bakan Ceyhun’a baktı.
"Ufak bir kriz, geçti şimdi!" Dedi gülümsemeye çalışarak, pestilini çıkardığı peçeteyi apartman girişindeki kovaya atıp, gözyaşlarını sildi.
"Sen bebekken de böyle durduk yere krizlere girerdin. Hakikaten bir insan yedisinde neyse, yetmişinde de o oluyormuş." Asya Remziye teyzesinin sözlerine gülümsemeye benzer bir surat ifadesi takındıktan sonra, onları ardında bırakıp fırına doğru yürürken, merakına yenik düştüğünden dolayı, parka kaçamak bir bakış atmayı da ihmal etmedi.
Salıncağa oturmuş boş boş bekleyen serseri kılıklı oğlanla göz göze geldiklerinde, bu çocuğun kendisini beklediğini anında anladı ve korkuyla adımlarını hızlandırdı. Ama çocuk Asya'dan daha hızlı yürüdü ve fırına doğru koşturan kızı kolundan yakaladı.
-Asya sen misin?
"Sana ne?" Dedi kolunu çekiştirip, hızını kesmeden yürümeye devam ederek, "defol başımdan!"
"Çok meraklın değilim kızım!" Dedi kızın peşinden koşturarak, "haber vermek için görevlendirildim, söyleyip gideceğim!"
Asya, birden durup çocuğun yüzüne baktı. "Ne var, ne?"
"Dün gece yaptığın şeyi bir daha yapmayacakmışsın. Bunu sana bildirmem emredildi." Arkasını dönüp giden çocuğun koluna yapıştı Asya. "Kim, Reis mi söyledi bunu?"
Çocuk Asya’yı baştan aşağı süzdü, Asya’nın beklenti dolu gözlerine bakıp, şaşkınca kaşlarını kaldırdı, "evet, sakın tanıyorum deme, düşer bayılırım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AN SENİNLEYİM
Roman pour Adolescentsİngilizcecinin tahtaya yazdığı anlaşılmaz kelimeleri zorlukla seçip defterine geçiren ve hocanın anlattıklarını pür dikkat dinleyen kız, kendisini de pür dikkat izleyen gözlerin varlığından habersizdi. O gözler için, kızın kolunu hafifçe kaşıması;...