Asya'nın ağzı garaj kapısı gibi yavaşça açılırken, Barış, dişlerini ve yumruklarını sıkıp kendisine hakim olmaya çabalamakla meşguldü. Bu kadarı tesadüf müydü, yoksa kör talih miydi bilinmez, ama galiba olan Şüheda'ya olacaktı...
Birisine iki senesini verirken, aynı anda birisiyle de dört yıllık beraberliğini, onu kaçırıp evlenmeyle noktalayacak kadar ilerletmiş olan o kişi duruyordu karşılarında!
Şüheda olanlara bir anlam verememişti. Üçü direk gibi dikilmiş şaşkınca birbirlerini seyrediyordu. Acaba tanışıyorlar mı, diye düşündü, ama Duman'ın yüz ifadesine bakılırsa tanış olsalar bile, bunun iyi bir tanışıklık olmadığı gün gibi ortadaydı.
"Ne oliy ula haburaya?" öyle şiddetli bağırmıştı ki, bütün masalar dönüp, ayakta dikilen bu dörtlü gruba baktı.
Şüheda çirkefleşmeye başladığına göre, Fırat'ın bir an önce buradan tüymesi gerekiyordu. Aybüke yüzünden Duman’dan, Asya yüzünden de Reis'in adamlarından yediği dayakların izleri daha iyileşmiş sayılmazdı. Şimdi bir de o dayakların üzerine, hem Duman’dan, hem de Şüheda'dan yeni bir dayak daha yemeye katlanamazdı. Usulca arkasını döndü ve üçü bir ne olduğunu anlayamadan, kaşla göz arasında kalabalığın içine karışıp, ortalıktan yok oldu.
Şüheda, sulanan gözleriyle Barış'a iğrenerek baktıktan sonra, hızla çantasını eline aldı. Fırat'ın peşinden gitmek istediğini anlayan Asya, ona engel oldu. "Biraz konuşalım. Eğer hala peşinden gitmek istersen biz götürürüz seni."
Bir Asya'ya, bir Barış'a bakan Şüheda, zaten nereye gittiğini bilmediği sevgilisinin ardından, umutsuzca olduğu yere çöktü. Duyacağı şeyleri tahmin edemese de, Fırat'ın bu ani kaçışının ardından, içine bir kor parçası düşmüştü. Duymak istemiyordu. Fırat'ın, neden bu şekilde kaçıp gittiğini öğrenince, ondan ayrılmak zorunda kalma fikri içinin sıkışmasına sebep oluyordu.
"İki yıldır sevgilin olduğunu söylemiştin." Diyerek konuya girdi Asya. Biraz daha konuşmazsa Şüheda döve döve konuşturacakmış gibi bakıyordu çünkü.
Şüheda onay verince devam etti. "Ablamın da aynı zamanda dört senelik sevgilisiydi aynı kişi." Gözlerini yumdu, arkadaşının çaresizliğini görmek acı veriyordu ona.
"Nasıl yani?" diye sordu, bir Asya'ya bir Barış'a bakındı cevap arayarak. "Ne demek bu?"
"Yanisi şu..." diyerek devam etti Barış. "İkinizi birden idare etmiş pezevenk!"
Masanın altından beri, Asya'dan şiddetli bir tekme yiyerek susmak zorunda kaldı. Ardından başlarında dikilen garsona, kızların onayını almadan "üç çay kral!" diyerek, konuşulanları daha fazla dinlemesine fırsat bırakmadan, onu masadan uzaklaştırdı.
Sanki ihaneti o yapmış gibi utanıyordu Asya arkadaşının yüzüne bakmaya. "Üstelik daha bir ay falan oldu ablamın peşini bırakalı."
Kızın çenesinin titrediğini gördü Asya, sol gözünden bir damla yaş akıp, masanın üzerinde bulunan koluna düştü. Sonra birden kalktı. O kalkınca Barış ve Asya da kalkmak zorunda kaldı.
Barış hesabı ödeyip, kızları önüne kattıktan sonra, yavaş adımlarla onların ardından ilerledi. Kendinden utansa da, garip bir şekilde Bilal için içten içe çok seviniyordu.
Şüheda'nın evinin önüne geldiklerinde kızın ardına bile bakmadan inip gidişini bir süre izledikten sonra, "Biz nereye gidelim bebeğim?" Diye sordu Barış umutsuzca.
Barış'ın varlığını tamamen unuttuğunu, onun sesini duyduğu an anladı Asya. Hızlıca telefonunu çıkarıp saati kontrol etti. "Eve gitmem lazım Barış, saat geç olmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AN SENİNLEYİM
Teen Fictionİngilizcecinin tahtaya yazdığı anlaşılmaz kelimeleri zorlukla seçip defterine geçiren ve hocanın anlattıklarını pür dikkat dinleyen kız, kendisini de pür dikkat izleyen gözlerin varlığından habersizdi. O gözler için, kızın kolunu hafifçe kaşıması;...