Sıra numarası almayı bir türlü beceremeyen yaşlı adama yardımcı olurken, diğer yandan da, kızını seyrediyordu. Daha biraz önce karışmıştı kalabalığın içine. Beş dakika geçmeden, seyircilerin arasına dalan boğadan kaçan insanlar gibi, dört nala bankayı basmasına bir anlam veremediği gibi; şu an bankanın önünde, keskin nişancı gibi, hedef aldığı noktaya pür dikkat bakmasına da anlam veremiyordu.
Kevser, Şüheda'nın geldiğini duyunca, ittir kaktır atmıştı kızını kapının önüne. Asya, inadı tutan eşek gibi yerinden bir milim oynamazken, onun cılızlığından yaralanan babası, hiç zorlanmadan kızını kucaklayıp arabaya oturtmuştu.
"Emir büyük yerden!" Demişti kaşıyla gözüyle Kevser'i işaret ederek. "Tabanlarınız su toplayana kadar gezecekmişsiniz."
Beş dakika geçmeden tabanları su toplayamayacağına göre, başka bir şey olmuştu. Yaşlı adamın sıra işini hallettikten sonra, sıkıntıdan silahının kabzasında, parmaklarıyla ritim tutan Ersan'a işaret çakıp, bankanın önüne çıktı.
Asya kımıldamadan kalabalığın içinde koşturan çocuklara bakmaya devam ediyordu ve tam da şu an, ölene dek, acısının geçmeyeceğini bildiği o korkunç yarası, her zamankinden iki kat fazla sızlıyordu. Çünkü bu yaradan bir tek kendisinde olduğunu sanıyordu.
Onu, biraz ağlar, üzülür, sonra hayatına kaldığı yerden devam eder sanmıştı. Yoluna baksın istemişti.
kendisini unutsun istemişti. Ama görüyordu ki, değil beş yıl, beş yüz yıl da geçse, Barış yine aynı Barış'tı!Arkasında olduğunu hissettiği babasına bakmadı. Ağladığını görmesini istemiyordu artık. "Eve dönmek istiyorum baba."
Ara sokağa sapıp gözden kaybolan çocuklar, tekrar caddeye çıkmadan önce gitmesi gerekiyordu. Onunla karşılaşmaya hazır değildi.
"Şüheda'nın işi çıkmış, buluşamadık."Silahıyla oynamaktan vazgeçip, ağzında büyük ihtimalle, kimyona bulanmış, küp şeker gezdiren Ersan'a el sallayınca, çocuk koştur koştur dışarı çıktı.
"Asya'yı eve götürüver oğlum."Beş gündür, suratı beş karış asık olan, köyde sıkıntıdan patladığından dert yakınan, diğer sorunlu kızı aklına gelince, yanaklarını şişirdi. "Aybüke'yi de gezdir biraz, çenesi sussun. Bugün izin verdim sana."
Ersan sevinçten bankamatiğin düğmelerine gelişine basıp, akordeon çalıyor gibi yaparken, aynı anda ağzıyla da, berbat taklit yeteneğiyle akordeon sesi çıkarmaya çalıştı.
Kalabalık caddeye karıştıklarında Asya, eniştesinin koluna yapışıp, çaktırmadan sağına soluna bakınıyordu. Barış ve Bilal'e dair bir ize rastlamadan arabaya bindiğinde de, derin bir oh çekti.
Yolda defalarca Şüheda aradı, ama açmadı. Hem şu an ona çok sinirliydi, hem de eniştesi yola bakıyormuş gibi görünse de, kulağının kendisinde olduğunu farkındaydı. Siniri geçtiği zaman onu arayıp, savunmasını o zaman dinleyecekti.
Onların ve Şüheda'nın aynı yerde bulunmasının tesadüf olmasını diledi. Aksi takdirde Şüheda'nın kendisine yamuk yapmasının, bu defa affı olmayacaktı!
Köyün bozuk ve kurak yollarında sallanmaktan içi dışına çıktı. Uzun zamandır, uzun yola çıkmamıştı ve alışkın değildi bünyesi. Camı açıp hava almaya çalıştı, ama içeri toz dolunca, anında kapatmak zorunda kaldı.
Ailecek buraya yerleştiklerinde, şehir ortamından bıktıklarını söylemişlerdi yerli halka. Asya'nın bekar olduğunu duyan köy halkından evlerine defalarca oğulları için gelenler olmuştu ve Nihat sinirden çıldırmıştı. Hatta geçen gün oğlu için fazlaca ısrarcı davranan ormancıyı, silahla kovalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER AN SENİNLEYİM
Genç Kurguİngilizcecinin tahtaya yazdığı anlaşılmaz kelimeleri zorlukla seçip defterine geçiren ve hocanın anlattıklarını pür dikkat dinleyen kız, kendisini de pür dikkat izleyen gözlerin varlığından habersizdi. O gözler için, kızın kolunu hafifçe kaşıması;...