Bölüm 3: Korsanlar

77 14 1
                                    

Kusuruma bakmayın cuma gelecekti fakat bölümü yayınlamayı unuttum.

Gökyüzünde kızıl-siyah saçlı bir adam kudretli bir aura ile şehre bakıyordu. Kemiksi suratında şeytani sanatların auralarının izleri vardı. Beyaz gözleri ise onu biraz olsun iyi göstermek yerine daha korkutucu kılıyordu.

O gerçek bir şeytani yetiştiriciydi.

2 metre boyundaydı ve oldukça geniş bir cübbe giyiyordu. Kıyafetlerinin altında inanılmaz kasların olduğu çok açıktı. Sadece gelişim olarak değil. Fiziksel olarak da korkunç bir seviyeye kadar kendini eğitimi olmalıydı. Gökyüzünde herhangi bir silahı olmadan asılı dururken bulutların ardından gelen devasa lazer bir kez daha yanından geçip bariyere vurdu.

BANNGG...!!

Bariyer bir kez daha sallandı ve hatta çarpışmanın gerçekleştiği yerde bir çok saydam çatlak belirdi. Şehir düşmek üzereydi.

"Anlaşma sağlayamamamız ne üzücü."

Aniden gökyüzünde yankılanan sesin ardından bariyerin ardında bir figür belirdi. Kızıl imparatorluk cübbesi içerisinde siyah saçlı ve kahverengi gözlü bir adamdı. Yüzü kusursuzdu ve azıcık olsun gülümsemiyordu. İnanılmaz otoriter ve asil aurasıyla beraber ne kadar güçlü olduğunu bedeninden yayılan auraların şehri koruyan bariyeri titreştirmesinden anlayabilirdiniz.

O buradaki gerçek kudretti. O bu şehrin, bu ülkenin gerçek koruyucusuydu. Onun asaleti bütün gezegeni kapladı. Herkesin ruhunda tapınma arzusuna sebep oldu.

Bu kişi İmparator Laofeng'den başkası değildi.

Kemik suratlı adam gözlerini kıstı. O anda kusarcasına karşısındaki adamın ismini söyledi.

"İmparator Laofeng! Bizi anlamamakta ısrarcısın sanırım! Biz uzay korsanlarıyız! Ne istersek onu alırız!"

İmparator Laofeng başını iki yana salladı ve ardından sağ elini kemik suratlı adama doğrulttu.

"Benden zayıf birinin böylesi sözler söylemesi ne kadar sinir bozucu."

İmparator Laofeng'in eli enerjiye dönüştü ve aniden büyüyerek yüzlerce metre büyüklüğünde bir avuç içi olarak kemik suratlı adama uzandı.

Saldırı bariyerin dışına çıktığı anda bulutların ardından gelen lazer de devasa altın ele çarptı.

BOOOOMM...!!!

Altın el büyük bir patlama ile yok oldu ve Laofeng kaşlarını çattı. Anlaşılan bulutların ardındaki şey işleri onun için çok daha zor bir hale getirecekti.

***

O sırada sarayın içerisinde ise sayısız asker kim olduklarını bilmedikleri sakallı ve kirli kıyafetli adamlarla dövüşüyorlardı. Çoğundan oldukça açık uzaysal auralar yayılıyordu. Bu onların Uzay Taosu ile ilgili bir başarı sağlamalarından dolayı değildi. Bunlar uzay korsanlarıydı. Çok uzun zamandır uzayda yaşamış olan bu canlılar artık Uzayın Tao'sundan bir izi bedenlerinde barındırıyorlardı.

Uzay Tao'sunun İzlerini görecek kadar derin insanlar onların bedenlerinden yayılan auradan fazlasını görürdü.

İmparatorluk askerleri sıradan değildi. Tıpkı bu korsanlar gibi. Çarpışmaları sıradan binaları kolayca yıkabilirdi. Fakat saraydaydılar. Çarpışmalar bu kadar kolay sonuç vermezdi. Sarayın ötesinde başka bir yerde çarpışmalar kapıları titretiyor ve hatta sarayın içerisinde bir deprem olmasına sebep oluyordu fakat saraya gerçekten bir şey olmuyordu. En azından şimdilik.

Antik Ölümsüzün Günceleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin