Gecenin karanlığında hotelin birinde sıradan 2 yataklı bir odada kör genç meditasyon yaparken öteki uyuyordu. Aniden kıpırdanmaya başladı. Kör genç bir hareketlilik sezdi ve başını kaldırıp o yöne baktı. Karanlıktan başka bir şey göremese de sesleri ince tellercesine önünde hayal edebiliyordu. Bir eli değneğine ulaşmıştı bile. Bir hırsızın yaklaştığını düşündü. Belki de o gümüş fazla dikkat çekmişti. Bir günden bir şey olmayacağını düşünmüştü oysaki.
Fakat hareket eden, ses çıkaran bir hırsız değildi. Yan yataktaki yeşil saçlı tombul gençti. O anda iyice terliyor ve bir o yana bu bir bu yana gidiyordu.
Mais tam olarak emin olamadı fakat kabus gördüğünü düşündü. Değneğinin ucunu ileri doğru uzattı ve Kasuur'u dürttü.
Burnundan.
Mais nereden dürttüğünü fark etseydi değneğini kirletmemek için dürtmeyi bırakırdı. Değnek burun deliklerine girmek için fazla büyüktü fakat burnunun ortasından Mais onu iterken ve kafasına vururken değneğin ucu sümükle dolmaya başlamıştı. Kasuur da uyanmadı.
"Bir sorun mu var acaba?"
"AAAAAAAHHH!!!"
Aniden çığlıklar ile berber uyandı Kasuur. Gözlerinden yaşlar aktı. Anında yatağından fırlayıp kapıya doğru koşmaya çalıştı. Gözlerindeki korkuyu ve telaşı görmek mümkündü.
Fakat üzerinde bir ağırlık vardı. Yakalandığını düşündü. Fakat tahmin ettiği şey tarafından değil. Kör bir genç üzerine atlamıştı.
"Kabus mu gördün?" diye sordu. Kasuur başıyla onayladı fakat Mais bunu göremedi. Mais ona daha fazla bir şey sormadı. Onun nefes alış verişini sıklığı bedeninin nasıl bir korku durumunda olduğunu anlatıyordu. Bunun tehlikeli olup olmadığı hakkında fazla bilgili olmasa da sakinleşmesini beklenenin daha iyi olacağına inanıyordu.
"Kabusun neydi?"diye sordu. Kasuur tahta zemine oturdu. Mais de ellerimi ondan çekmişti.
" O adamdı. Kasabada öldürdüğüm. Benim peşimden geliyordu. Beni yakalıyordu. Kesiyordu. Mangal yapıyordu. Çok korkunçtu. "
Bir saniyeliğine mangal kısmını görmezden gelmeye karar veren Mais onun birini öldürdüğü için vicdanının onu parçaladığını anladı. O an aklına gelen tek şeyi söyledi.
" Seni öldürmek istiyorlardı. Arkadaşlarını ve aileni öldürdüler. Onu öldürmekten başka bir seçeneğin yoktu."
"Yakalayabilirdim. Onu hapse atabilirdim. Bunu yapabilecek kadar güçlüydüm."
Bu sefer başını sallayan Mais'ti. Elini uzattı ve Mais'in göbeğine dokundu. Ardından elini uzattı ve onun omzuna kadar geldi kıyafetlerini sıyırdı ve bandajı gösterdi.
"Biz adaletin yer aldığı bir dünyada yaşamıyoruz Kasuur. Bizim dünyamızda güç adalettir. Onu yakalayamazdın. Yakalayabilseydin bile bu dünyanın hayır, bu evrenin adaleti onu o hapiste tutmazdı."
Mais Kasuur'u omzundan kaldırdı ve onu geri yatağına ittirdi. Ardından arkasına döndü ve kendi yatağına yöneldi.
" Eğer bir gün yeterince güçlü olursan belki bu evrendeki adalet tanımını kendin yazabilirsin. "
Kasuur gözlerini kapattı. Ebeveynleri tarafından geri uykusuna yatırılmış küçük bir çocuğa benziyordu. Şişko yanaklarına kadar çektiği yorganı ile tavana baktı. Ardından sırtını Mais'e döndü.
'Adaletin varolduğu bir dünya.'
***
Sabah yıldızının her zamanki gibi gökyüzünü süslediği ve öteki yıldızların tekrar gezegenin öteki tarafına çekildiği zamanda şerif istasyonunda görevli memurlar çoktan savaşmaya hazırlardı. Harita onlarda kalmamıştı. Bizzat Mais güvenlik için onu kendi yanında taşımıştı. Elbette suikast yiyebilirdi fakat bu zaten onun beklediği bir durum olacağından saldıran kişi için çok daha tehlikeli olacaktı. Daha güvenli fırsatlar yakalayacağına inandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antik Ölümsüzün Günceleri
FantasyBir imparatorun çocuğu yetişim için yetersiz olsa da bilgeliği onu hayatta tutar. Mais her şeyini kaybettiğinde ve kör olduğunda artık yaşamak için bir nedeni olmadığına ikna olmuştur. Sadece kısa bir süre sonra ona intikamı için umut verecek yetene...