Sarı Şehir, Harmoni Krallığının kıyılarında bulunan bu şehir Kızıl Yol Ormanının şehirlere, medeniyete dokunan uç noktasıydı. Şehrin buraya kurulmasının sebebi büyük bir altın madeninin ormanın yakın kesimlerinde bulunmasıydı. Büyük bir maden şehriydi burası. Fakat elbette kazılan altınlar şehre ait değildi. Şehir kesinlikle öteki şehirlerden çok daha zengindi. Hatta bazı eyaletlerden bile zenginlerdi fakat güçlü değillerdi.
Büyük bir maden şehri oldukları için şehrin her yanı madencilerle doluydu. Altınla beraber kömürün de bulunduğu bu bölgede madencilerin çoğu islerle kaplıydı. Evlerine dinlenmek için gelen bu insanlar bu şehrin insanlarıydı. Pek de fakir görünüyorlardı fakat değillerdi. Uzun zamandır çalışanlar her zaman altın çalmanın yolunu bulurdu.
Altınlar çoğunlukla bölge eyaletinin merkezine, Altın Eyalet Şehrine giderdi. Bu yüzden şehir lordu kaçırılan altınların peşinden gitmezdi. Ne de olsa o da aynı şekilde zengin olmuştu. Fakat Eyalet Lordu ona karşı bir araştırma başlatmıyordu. Ne de olsa onun yerine kim geçerse geçsin para kaçırılacaktı. Şehir Lordu zeki ve sadık biriydi. Üstüne üstlük çok yetenekli bir kızı vardı. Onu düşman edinmeye gerek yoktu. Eyalet Lordu ona güveniyordu.
Sarı şehrin içinde her şey normalmiş gibi görünüyor olabilirdi fakat gerçekte soğuk bir rüzgar şehrin dört bir yanında esiyor, insanların içerisine ürpertiler saçıyordu. Gri bulutlar her an yağmur yağacakmış gibi görünerek dışarda çalışmak zorunda olan insanları tedirgin ediyordu. Bunun altında umutsuz ve açgözlü sayısız figür bir kez daha şehrin dışına çıkıyor, onlarla beraber bir çok köken ustası ve temel kurma alemi uzmanı da gidiyordu. Kasuur bunu görse şaşkınlıktan dili tutulurdu. Her biri bir kasabanın başına geçebilecek bu köken ustaları burada denizdeki balıklar gibiydi. Şehrin sunduğu fırsatlar bir kasabanın lideri olmaktan çok daha önemliydi. Bir şehirde sıradan biri olmakla kasabanın lideri olmak arasında bile açık bir fark vardı.
Surların üzerinde bir adam vardı. Oldukça sıradan entel bir şehirli gibi görünüyordu fakat gözleri farklıydı. O siyah gözlerin derinlerinde sakinlik ve kesinlik vardı. Üzerindeki kahverengi sabahlık alevlerden yapılmış gibi çevresindeki askerleri ondan uzakta tutuyordu. Sabahlığın altında siyah bir gömlek vardı. Siyah saçlarının arasında beyazlar vardı. Tıpkı top sakalının ve ince bıyığını üzerinde olduğu gibi.
Bedeninden hiç saklamadığı bir aura yayılıyordu. Bedenine yaklaşabilen tek şey gökyüzünden yağan kar taneleriydi. Önce karın içinde yürümeye başlayan askerlerine ve işçilerine baktı. Sonrasında sonsuzluğa uzanıyor gibi görünen ormana. Bir Yükseliş Alemi gelişimcisi burada Meridyen Alemine geçmişti. Hem de Orman Taosu gibi bir Komplike Tao kullanarak. Kim bilir kendisi o seviyeye ne zaman ulaşacaktı? Ya da... ulaşabilecek miydi?
Her Tao bir değildi. Her Tao'yu Hissetmek bir değildi. Su Tao'su, Toprak Tao'su, Ateş Tao'su bu tarz Tao'lar Sıradan Tao'lardı. Fakat bunların üstünde Komplike Tao'lar vardı. Orman Tao'su gibi Taolar Komplike Tao adını alırdı. Çok daha karışık, anlamasınının zorluğunu geç, anlayacak bir şey olduğunu bile anlayamayan insanların varlığıyla dolu Tao'lardı bunlar. Bu Taolar için bir kaç sıradan Tao'yu birleştirmek gerekebilirdi. Ne kadar Tao birleştirmek gerekirse güç o kadar fazla olurdu.
Lagos böyle bir Tao öğrenmek istedi. Bununla Bilge olmak istediği için uzun bir zaman boyunca Çekirdek Aleminin 10. aşamasında kaldı.
Bunun üzerindeki Tao'ları bilmek gelişim hızı için büyük bir problem yaratabilirdi. Sıradaki aleme ulaşmadan ölmek kötü olurdu. Bu yüzden sadece bir bilge olan kendisi hiçbir zaman öğrenememişti.
O sırada tombul ve kel bir adam yüzünde oldukça endişeli bir ifade ile bu güçlü auralı adama doğru yaklaştı. Ona doğru attığı her adımda sanki birisi boğazını daha da sıkı tutuyordu. Başını kaldırmaya cesaret edemeden, alnındaki teri silmeden gözleri titreye titreye yaklaşıyordu. Başını kaldırıp da adamın bedenine bakarsa onun öfkesini çekebileceğinden korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antik Ölümsüzün Günceleri
FantasyBir imparatorun çocuğu yetişim için yetersiz olsa da bilgeliği onu hayatta tutar. Mais her şeyini kaybettiğinde ve kör olduğunda artık yaşamak için bir nedeni olmadığına ikna olmuştur. Sadece kısa bir süre sonra ona intikamı için umut verecek yetene...