Maria'nın babası bir Bilgeydi ve Maria'nın hayatı boyunca gördüğü tek uzman da o değildi.
Bilge Alemine geçmek için bir Tao'nun İzini görmesi gerektiğini biliyordu ve genel olarak bu alemlerde bir Tao'nun İzi savaş gücü üzerinde hiçbir işe yaramazdı. Fakat bir farkı belli ederdi.
Tao'nun İzini görmüş biri ile görmemiş birini konuşmalarından anlayabilirdiniz. Daha derin ve Tao'ya ait kelimelerle konuşurlardı. Maria Mais'e baktığında onun da babası gibi konuştuğunu görebiliyordu. O da Tao'nun İzini anlamıştı. Şok edici olan buydu.
Leydi Maria böyle bir şeyin mümkün olduğunu biliyordu aslında. Çünkü bazı çok inanılmaz dahiler Tao'yu gerçekten Bilge Alemine geçmeden önce görüyorlardı. Sadece onlardan biriyle karşılaşacağını düşünmemişti. Üstelik böylesine şehirden uzak bir yerde.
Tek ve en büyük sorunu gözleriydi. Aski takdirde Maria muhtemelen şu anda aralarındaki gelişim farkına rağmen bile Mais'in dengi olamazdı. Böyle dahiler seviyelerinin çok ötesinde güçlere sahip olurdu genelde.
Kasuur onu yere bırakıp gittiğinde Mais'in ona yaklaştığını gördü. Gerçekten beklediği kadar küçük görünüyordu. Hatta yaşı Kasuur'dan bile küçük olabilirdi ki bunu imkansız olarak görüyordu.
"Ne inanılmaz bir şeysin sen." ağzından çıkan sözlerin kabalığını biraz geç fark etmişti. Utançla başını eğdi fakat Mais onun sözlerini tamamen görmezden geldi. Bu durum karşısında Maria tekrar cesaretini kazandı ve o güzel iri gözlerini Mais'in yüzüne dikti. Onun yüzünün her santimetresini ezberlemek istiyor gibiydi.
Mais onun bakışlarını fark etmiyordu. Muhtelemen böylesi güzel bir kızın ona utanmaz bir şekilde dimdik baktığını görse utançla yüzünü kaçırırdı.
O anda Maria onun omzundaki kediyi fark etti. Kedi, Mais Maria'nın üzerine eğilince dikkatle Maria'nın yaralarına bakmaya başladı. Maria 3 kuyruklu bir kedinin ve kör bir çocuğun yaralarına nasıl bakacağını merak ediyordu.
" Bana yaralarını ve muhtemel sorunlarını anlat. Senin göremediğini Küçük Beyaz görecektir zaten."
Bu kör çocuğun yanında gözleri niyetine taşıdığı bu kediye garip bir ifade ile baktı Maria. Gözleri niyetine taşısa bile onu anlayabilir miydi? Acaba konuşabiliyor muydu?
Maria bunu fazla düşünmedi ve ağrı hissettiği yerleri, kanamaları ve darbe aldığı yerleri anlattı. Mais de başını sallayıp geri kazanına doğru yürümeye başladı.
" Beni bu şekilde mi bırakacaksın?"
"Eminim herhangi birine benden daha az muhtaçsın."
Mais Maria'nın düşüncelerini hiç umursamıyordu. O kadar zaman boyunca kaçmayı başarmış bu kadın bir kaç metre uzağındaki kulübeye mi giremeyecekti? Mais elbette buna inanmadı. Yaraları çoktan Kasuur tarafından sarılmıştı. Mais sadece kızın bedenine zehir karışmış mı diye bakıyordu ki olduğundan kesinlikle emindi.
'Elimden kaçma ihtimali olan birini yaralarken kesinlikle zehir kullanırdım. '
Geçmişte öldürülmek istendiğinde neden Mais'in üzerinde zehir kullanılmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Ne kadar zehri Mais'in üzerinde kullanmamış olsa da Logos o zamanlar Çekirdek Aleminin doruk noktasında olan dahiyane bir yetişimciydi. Başlangıç Alemindeki birini zehirlemesine gerek yoktu. Zaten gözlerini kör etmişti. Ve zehirleseydi bile Mais o zamanlar kullandığı hapla muhtemelen hayatta kalırdı.
Mais bir kaç ot daha attı. Görmediği kazanı karıştırmaya başladı. Koca kazan kepçesi sürekli kazanın kenarlarına çarpıyordu ve oldukça rahatsız edici bir ses ortaya çıkarıyordu. Maria kulübeye girerken Mais'in kazanın içine attığı otlara baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antik Ölümsüzün Günceleri
FantasyBir imparatorun çocuğu yetişim için yetersiz olsa da bilgeliği onu hayatta tutar. Mais her şeyini kaybettiğinde ve kör olduğunda artık yaşamak için bir nedeni olmadığına ikna olmuştur. Sadece kısa bir süre sonra ona intikamı için umut verecek yetene...