Bölüm 12: Jong Ve Joro

43 8 0
                                    

Yol boyunca Jong ve Kasuur beraber yürüdü. Beraber konuştular. Jong saklamaya çalışmamıştı. O 2. seviye köken ustasıydı. Mais dışında etrafında ki herkes ona karşı bir hayranlık gösteriyordu. Bir saygıları vardı. Fakat Mais de bu yoktu. Jong'un varlığı sadece bir araçtı. Sıradan bir köken ustasının değeri onun gözünde neydi ki? Ağabeyi de Logos da onun yaşında bu alemi aşmıştı. Çevresinde bu alemde olan kimse yoktu. Eğer kör olmasaydı... kör olmasaydı Jong'un onun karşısında bile hiç şansı olmazdı.

Uzak cahil bir kasabalının dünyanın yegane imparatorunun oğluyla aynı güçte olmasına imkan yoktu.

Eğer zamanı olsaydı Kasuur'a bir kaç teknik öğretirdi ve her şey daha kolay olurdu fakat bunun için zaman yoktu.

Jong ve Kasuur flörtleşirken Mais ve orta yaşlı adam ise haritayı kontrol ediyordu. Diğer dört uzman çevrede dolanıyor ve yaklaşan düşmanların işini bitiriyordu.

Ne de olsa bu barbarlar bir çok köyü işgal etmek için adam yolluyordu. Onlarla karşılaşmaları ve hatta kaçma ihtimalleri hoş olmazdı.

"Bayan Jong ile arkadaşın iyi anlaşıyor. Bayanı hiç böyle görmemiştim. Yaşıtları her zaman yalakacı ve samimiyetsizdi. Onları suçlamadı fakat yalnız hissetti."

Mais'in yanındaki orta yaşlı adam gülerek konuştu. Yüzündeki nazik ifade Jong'u ne kadar sevdiğini gösteriyordu. Fakat ondan neredeyse yarım metre kısa olan Mais onun sözlerini hiç umursamamıştı.

" Şehre gitseydi. Eminim ondan daha yetenekli insanların da varolduğunu gördüğünde yalnız hissetmeyecekti."dedi Mais. 2 metreye yakın olan bu adam ona dönüp baktı. Bir eliyle sakallarını okşadı. Diğer eli ise belindeydi. Bu Mais'i rahatsız etti. Eli silahına fazla yakındı.

" Bu arada sen şehirden mi geldin? En azından arkadaşın kadar yetenekli olduğunu anlayabiliyorum. Bu seviyede sadece 8 yaşındasın."

Bu kadar sakince sorulmuş bu soru Mais için iyi bir niyet taşımıyordu. Sesleri algılamakta günden güne daha iyi oluyordu. Yaşlı adamın sesinde şüpheli bir şeyler olduğunu hissediyordu. Yürümeye devam etti. Cevap vermedi. Fakat adamın gerginleştiğini hissedebiliyordu.

"3. Nehir Kanadının sonundayız."

"Geldik."

Mais konuştu ve herkes durdu.  Ayrılma zamanı gelmişti.

"Gerçekten hepsini halledebileceğinizden emin misiniz? Orada az Temel Kurma Alemi gelişimcisi yok." diye sordu Jong. Mais ve öteki Temel Kurma Alemi gelişimcileri Jong lideri indirirken kalanları indirecekti. Mais Kasuur'un bunu görmesini istedi. Aradığı adalet neydi? Onların tutuklanmasını mı istiyordu? Ailesini katleden ve onları bir kan havuzuna atan, fakir ama huzurlu hayatlarını sona erdiren bu adamları affetmeli ve onların hayatının çürümesini mi istemeliydi? Mais buna izin vermezdi. Ne şanslıydı ki hayat da izin vermiyordu.

"Sorun değil Kasuur. Korkmak sorun değil."

Jong Kasuur'un elini tuttu. O şişko çocuğun yüzü titriyordu. Acınası görünüyordu. Buna rağmen o kadın onun yüzüne güldü. Onu iyi hissettirmek istedi. Fakat hiç işe yaramadı. Kasuur onun yüzüne bakarken bir kaç dakika sonra ölümüne bir dövüşe girecek bir kadın görüyordu. Nasıl hiç itiraz etmeden birisini öldürmeye razı gelebilirdi? Bu kadar kolay mıydı?

Mais de aynıydı. Gerçekten onun için de birilerini öldürmek o yapışkan kırmızı sıvıyı hissetmek onları korkutmuyor muydu? Kasuur sıcak olduğunu hatırlıyordu. O hafif sıcaklık sanki o günden beri kalbini yakıyordu.

Mais onun kolunu tuttu ve ormanın içerisinde beraber yürüdüler. Orta yaşlı adam Jong'a veda etti. Askerler de selamlarını verdi. Aslında Jong hepsini birer amcası gibi seviyordu. Mais'in ona selam vermediğini görünce içten içe güldü. Bu kör çocuk hepsinden daha iyi görüyordu onu. Babasına bile ihanet etmiş bu kadının yüzüne bakmıyordu.

"Sanırım şu nokta aç gözlülüğümün sonu."

Bu açgözlülük onu Köken Enerji Alemine çıkarmıştı fakat bugün bunun da bir sonu gelmeliydi. Ormanın sonu açıklıktı. Kamufle olmuş bir çok evin izini görmek mümkündü. Fakat hepsi boştu. Bu barbar köyün içinde sadece tek bir kişi vardı. Köyün ortasındaki ateşin kenarında şişlediği et parçasını yiyen 30'unda görünen bir genç. Dikkat çekici yanı göğsüydü. Bir asker gibi koyu yeşil pantolonu vardı. Pantolonda ufak zincirler bağlanmıştı. Göğsü çıplaktı ve güçlü görünüyordu. Keskin gözleri vardı. O gözler kaç kişiyi öldürmüştü bilinmez. Boynunda bir kolye asılıydı. Karın kaslarının üzerinde rüzgarla beraber dalgalanırken ucundaki yeşil  ay oldukça dikkat çekiciydi.

"Buraya yeni bir anlaşma için gelmedin anlaşılan."

Jong sırtındaki kılıcı çıkardı fakat onu barbar lidere uzatmadı. Bunun yerine bir kenara attı. Barbar Lider de kılıcın bir kenara fırlatılışını izledi. Sırıtmaya başladı.

"Beni basit bir kılıçla alt edemezdin."

O anda Jong'un güçlü zırhının içerisinden bir parlama yayılmaya başladı. Çevreye görünmez enerji parçaları yayılmaya başladı. Barbar Liderin yüzündeki sırıtış bu parlaklıkla yok oldu. Ateşin başından kalktı.

"Evet, alt edemezdim Joro. Beni sana yaklaştırabilecek tek şey bir köken silahıydı."

Gelişim, bir insanı sıradanlıktan uzaklaştıran mükemmel bir yöntem. Eğer bir insan yeterince güçlenebilirse göklere uzanabilir, yıldızları düşürebilirdi.

Fakat o seviyelerine altında normal insan seviyelerinde insana vücudunun güçlenmesi için fiziksel takviyeler yapılırdı. Joro bir gelişimciydi fakat aynı zamanda vücudunu da eğitmişti.

Onun eğitilmiş vücuduna ve özellikle korkunç tekniğine karşı koyamazdı.

Ve dahası...

Joro ayağa kalktığında çevresindeki parçacıklarla dolu köken enerjisi dalgalandı ve bedeninden çıkan köken enerjisi ile birleşti.

"3. seviye köken ustası ile dövüşmek için elimden gelenin fazlasını yapmalıydım."

Jong'un elinde beyaz ve 1 metre boyunda bir kılıç vardı. Kılıç pürüzsüzdü ve sürekli içerisine doğru köken enerjiyi emiyordu. Parlak görünüşü ve enerji emişini sayarsak kabzası bile sıradandı. Açıkça düşük seviyeli bir köken silahıydı.

" Bir köken silahına karşı yumruklarım. Oldukça heyecanlandım."

O anda ikisi de bacaklarını bükmüştü ve enerjileri çoktan birbirlerininki ile çarpışmaya başlamıştı.

Köken silahı ile desteklenen Jong daha güçlü görünüyordu.

O anda Joro yerinden fırladı. Ayakları yerle temas ederken kaslarında damarları belli oldu ve hiç küçümsemeden rakibine bütün gücü ile yumruğunu savurdu.

Eğer yeterince hızlı tepki veremezse kılıç ona zarar veremezdi. Joro bedenine yük olacak bir şey taşımıyordu ve kılıç ustalığı gibi bir şeye ihtiyacı olmadan kolunu bedeninin bir uzvu olarak kullanabiliyordu.

Daha çevikti. Yakın dövüşte onu bir kılıçla yenmek kolay olmayacaktı.

Yumruğun ona doğru geldiğini fark eden Jong güldü. Genç kız herhangi bir hareket yapmadı fakat sadece parmağı ile kılıcı dürttü. O anda Joro çok yaklaşmıştı ve bir köken silahının kuvvetinin tadına varmak üzereydi.

FIISSSHHTT!!!

Joro kendini geriye attığı o anda yüzündeki çirkin ifade ile göğsüne baktı. Kanlı bir yara iki kolu arasında düz bir çizgi halinde belirmişti. Jong başını eğmişti ve kılıcı dümdüz bir çizgi halinde savurmuştu. Görmediğinden emindi. Kılıcın köken enerjisi ile yaptığı bu saldırı onu yaralamamıştı. Bunun Jong ile alakası yoktu.

Bu güç tamamen bir köken silahının gücüydü.

Antik Ölümsüzün Günceleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin