☆³

1.9K 192 234
                                    

"Alo?"

"Neden bu kadar uzun sürüyor bu telefonun açılması?" dedi Dohyeon'un sert sesi. Hem sert hem de yüksek bir ton kullanıyordu. Sessiz olan masada sesi dışarı yankılanıyordu.

"Telefonum çantamın içindeydi," dedi Lisa. Kriz anlarında kurtulabilmek için hızlı şekilde yalan söyleyebilmeyi öğrenmişti.

"Çantandan çıkar o zaman," dedi Dohyeon.

"Tamam, özür dilerim," dedi Lisa. Bir yandan da dışarı ses çıkmasın diye arama sesini kısmaya çalışıyordu.

"Neredesin?"

Sorgu başlamıştı.

"İlk buluştuğumuz yerdeyiz hala. Sana konum atmıştım ya."

"Ne zaman geleceksin?"

"Ne zaman geleyim?"

Dohyeon seslice nefesini verdi, "Dışarı yolluyoruz, pişman ediyorsun. Kalk şimdi gel."

Lisa şimdi gitmek istemiyordu, "Ama şey, Taehyung geldi şimdi. Biraz da onunla otursam olmaz mı?"

"Nereden çıktı o dangalak? Sen bana Jennie'yle buluşacağım demedin mi?" Dohyeon'un sesi mümkünmüş gibi daha sert ve daha yüksek çıkmaya başlamıştı.

"Jennie'yle buluştum zaten ama sonra Taehyung da gelmek istedi," dedi Lisa. Arkadaşlarının önünde bu duruma düşmekten nefret ediyordu. Jennie ve Taehyung dinlemiyormuş, duymuyormuş gibi davranıyorlardı ama Lisa her seferinde duyduklarını ve dinlediklerini biliyordu.

"Anlaşıldı. Seni salmamak gerekiyor dışarı. Sen iyice zıvanadan çıktın. Eve gelince görüşeceğiz seninle," sesi bu sefer daha sakin çıkmıştı. Lisa neyi yanlış yaptığını ya da hatasının ne olduğunu bilmiyordu. Hiçbir zaman bilememişti zaten.

"Tamam canım," dedi Lisa sanki tehdit edilmemiş gibi.

"Başka biri var mı? Taksit taksit mi sorayım illa?"

"Başka biri yok," dedi Lisa. Artık şu lanet telefonu kapatmak istiyordu.

"İyi. İki saate evde ol," deyip kapattı telefonu. Başka hiçbir şey demeden. Lisa telefonu kulağından çekip derin bir nefes aldı. Telefonu masanın üstünde bıraktı.

"O kadar konuşasım geldi ki," dedi Jungkook gülmesini saklamadan, "Çok zor durdum."

Taehyung alttan bacağına tekme atsa bile Jungkook umursamadı. Kısaca Lisa'ya baktı. İlginç bir tipti. 

Bu sıcakta üzerine uzun kollu bir bluz ve ince iplik örme şal tarzı bir hırka giymişti. Taehyung'a sarılmak için ayaklandığında altında uzun bir tayt olduğunu da görmüştü. Kendisi şort-tişört gezerken bu kadar sıcaklıyordu, bu kız nasıl böyle gezebiliyordu? Komikti. Hele ki kafenin içinde takmaya devam ettiği güneş gözlükleriyle daha da komikti.

Salça olmadan duramadı, "Gözlükler kafanın parçası mı? Çıkmıyor mu?"

Lisa öfkeyle soludu ve Jennie'ye döndü, "Bu niye benimle konuşuyor?"

Jennie kızgınca Jungkook'a baktı, "Sen kendi işine baksana," dedi. Taehyung da masanın altından dürtükledi Jungkook'u.

"Sevgilin ve sen ortaçağdan mı geldiniz?" dedi Jungkook. Feci ayar olmuştu, hem böylesine geri kafalı olmasına hem de sanki kendisi sapık bir adammış gibi davranmasına, "Nefes almak için de izin bekliyor musun?"

"Jungkook!" diye kızdı Jennie. 

Lisa cevap vermeyecekti ama gıcık olmuştu bir kere, "Sevgilim değil, kocam," deyip alyansını gösterdi, "Yüzüğü görmüyor musun?"

if i weren't | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin