☆¹⁸

1.7K 194 96
                                    

too much darkness for a rainbow

12:43

Jungkook dumura uğramış şekilde eve geri döndüğünde Jihyo ve Jin'in kahvaltı ettiğini gördü. Pek iştahı olmadığı için direkt olarak salona gitti ve kendisini yüz üstü şekilde koltuğa attı. 

Birkaç saniye geçti geçmedi Jihyo gelip Jungkook'un boylu boyunca uzandığı koltukta bacaklarını itekleyip oturdu, "Nereye gittin sabah sabah?"

"Of abla, gittim işte bir yere," diye sızlandı Jungkook. Yüzüstü yattığı için sesi boğuk çıkıyordu. Lafını bitirir bitirmez poposuna bir şaplak yedi, "Artist artist konuşma bana."

Jungkook acıyan poposunu ovuşturdu, "Elin de amma ağır," dedi kafasını kaldırıp. Tamamen yattığı yerde doğrulup, bacaklarını bağlayarak oturdu, "Bam nerede?"

"Odaya kapattım, masadakilere saldırıyordu," dedi Jihyo, "Senin bir yüzün düşük sanki," dedi anne edasıyla. Jihyo zaten annesine çok benzerdi, yeri gelince abisi Jin'e bile annelik yapardı. Bir şeyler olduğunu hemen anlardı. Elinde kahvesiyle salona gelip tekli koltuğa çöken Jin'e döndü ve Jungkook'u işaret etti, "Baksana suratı asık."

Jin sahte bir şaşkınlık ifadesi takındı, "A-ah. Hayırdır, açık tekel mi bulamadın?"

Jungkook gözlerini devirdi. Evet biraz fazla kaçırmıştı ama arkadaşının düğünüydü sonuçta. Taehyung'la karşılıklı içip dans etmeyeceklerdi madem, Taehyung niye evleniyordu ki? Yine de ablasının ve abisinin bunu yüzüne vuracaklarını biliyordu. Gerçi ablasının döve döve buz gibi suya sokup ayılmasını sağlarken hırsını aldığını sanıyordu ama belli ki yanılmıştı.

"Annemlere söyleyeceğim ki," dedi Jihyo, "Çocuk doğurmamışsın, sünger doğurmuşsun diyeceğim."

"Seninle uğraşılmıyor. Bir de bir ara tutturdun bir kızı kaçıracağım diye, taksiye binmedin. Deli ettin bizi," diye ekledi Jin gülerek. Jin kızgın taraf değildi, o işi Jihyo'ya bırakıyordu. Jin her zaman küçük kardeşine karşı iyi polis oluyordu.

Jungkook'un suratı bunu duymasıyla daha çok asıldı. Gerçekten yardımcı olmak istiyordu ama yanlış yaptığı bir şey mi vardı, bilmiyordu. Belki de fazla laubali davranmıştı, hiçbir fikri yoktu. Bu işlerin adamı değildi ama Lisa'dan gerçekten etkilenmişti. Hele ki öpüşmelerinden sonra bu etkilenmesi level üstüne level atlamıştı. Küpelerini çıkarıp vermeye çalışması gerçekten de Jungkook'a kötü hissettirmişti. 

"Neye daldın?" diye sordu Jihyo. Ablasının sesiyle düşüncelerinden çıktı Jungkook. Ablasıyla abisine baktı hızlıca. İkisi de meraklı ve biraz da endişeli gözüküyordu. Jungkook kolay kolay surat asan birisi değildi. Jihyo anaç tavrıyla üsteledi, "Bir sorun mu var?"

Jin kahvesini hüpürdetti, "Parası bitmiştir. Parası bitince hep böyle bakıyor mazlum mazlum."

Jungkook abisinin lafına aldırmadı. Derin bir nefes aldı ve karışık kafasını az da olsa çözümleyebilmek için kendisine beklentiyle bakan kardeşlerine döndü. Boğazını temizledi çünkü nasıl lafa gireceğini bilemiyordu, "Şey," dedi çekingen şekilde, "Bir kız var..."

Jihyo heyecanla oturduğu yerde hareketlenmeye başladı, "Kız mı var? Ciddi ciddi kız mı var?"

Jin ise gülmeye başladı, "Bir tane mi sadece?"

Jungkook, Jin'e bakarak gözlerini devirdi ve kendisini daha çok ciddiye alan ablasına döndü, "Kız var da... Şöyle ki kız evli."

Jin duyduğu şey ile kahkahayı basarken Jihyo'nun ise tüm heyecanı sönmüştü, "Ben de seni ciddiye alıyorum," diye homurdandı Jihyo. Bu sırada Jin ise hala gülüyordu, "Jungkook'un var dediği maks kız. Bitmedi mi evli kadın sevdan?"

if i weren't | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin