bu bölümü baya bir uzun ve kurgunun en önemli bölümü olduğunu söyleyebilirim, o yüzden boool bol yorumlarınızı bekliyorumm ❤
29 Ağustos, 10:32
Düğün salonun önündeki buluşmaya altında arabası olmamasına rağmen ilk önce Lisa gelmişti. Hazırlanırken çok zorlanmamıştı. Ne de olsa giydiği hiçbir şey yakışmıyordu. Elbiselerden eline ilk geçeni alıp giymişti öylesine. Yaptığı çirkin brownileri de getirmek istememişti ilk başta ama Jennie'nin dırdırına katlanamayacağını düşündüğü için en sonunda plastik bir saklama kabına gelişi güzel atmıştı brownileri.
Jennie, Taehyung ve Jungkook park ettikleri arabadan inip düğün salonunun önüne giderken Jennie, tek başına dikilen Lisa'yı görünce koşarak Lisa'yı kucakladı ve etrafında döndürmeye çalıştı. Ne var ki ne gücü ne de nefesi yetmişti buna.
Jennie en sonunda Lisa'yı saldığında Taehyung da arkadaşıyla sıkı sıkı sarılıp selamlaştı, "Her seferinde kendini özletmeyi başarıyorsun."
"Bu da benim yeteneğim," dedi Lisa gülerek.
"İğrenç bir yetenek," diye araya girdi Jennie.
Jungkook, birbirlerine sarılıp ayaküstü muhabbet eden arkadaşlarının arkasında kalmıştı. Lisa'yı böyle karşısında kanlı canlı görünce günler önce gördüğü o rüyasının utancı tekrardan vücuduna yayıldı ve sanki alevlerin içinde kalmışçasına yanmaya başladı. Yardımı dokunmasa da eliyle kendisini yellemeye başladı.
Jungkook da Lisa'yı selamlamak istiyordu ama yavaşça ve gıdım gıdım adımlarla Lisa'ya doğru yaklaşırken nasıl selamlaşması gerektiğini kestiremedi. Kafasıyla mı selam vermeliydi, elini mi sıkmalıydı, sarılmalı mıydı? Sarılsa çok hoş olabilirdi. Utancın yanında bir de heyecan duygusu basınca iyice eli ayağına dolandı. Lisa ise çoktan Jungkook'u pas geçmiş, salona girmek için hareketlenmişti.
Taehyung arkadan gelen Jungkook'a doğru dönüp tuhaf tuhaf kaş göz hareketleri yapıyor ve sırıtıyordu. Kafasıyla Lisa'yı işaret edip iki elinin işaret parmaklarını birbirine sürtüp kendine kendine gülüyordu. Jungkook ise o kadar sinirli bakışlar atıyordu ki Taehyung'a, eğer bakışları somut bir şey olsaydı Taehyung'u delip geçebilirdi. Taehyung'un umurunda değildi, hala gülüyordu.
Jennie ise Lisa'nın koluna girmiş, önden önden yürüyor ve bir yandan da bugünün planını anlatıyordu, "Salonu kontrol ettikten sonra gelinlikçiye gideceğiz. Benim gelinliğim ve sizin nedime elbiseleriniz de orada, onları alacağız. Sonra da arabayı süsletmeye vereceğiz. O çok uzun sürmüyor neyse ki. Sonra da kuaföre gidip saçımızı, makyajımızı yaptıracağız. Bu sırada Taehyung da hazırlanmaya gidecek. Sonra Rosé işten çıkmış olacak, Jisoo ile beraber kuaföre gelecekler-"
"Jennie, ne olur sus," dedi Jungkook arkalarından. Jennie konuşurken Jungkook çoktan yorulmuştu bile. Tüm bu düğün işleri Jungkook'a çok anlamsız geliyordu ama arkadaşları düğün konusunda çok hevesliydiler.
"Gelmeseydin," dedi Jennie gözlerini devirip. İçinden öyle geçirmiyordu ama, iyi ki gelmişti.
Taehyung da hızlanıp Lisa'nın diğer koluna girdi ve kafasıyla Jungkook'u işaret etti, "Kuyruğumla tanışmış mıydın?"
Jungkook kaşlarını çattı, "Sabahın köründe arayıp, 'geliyorsun değil mi, bak bir sürü kızın içinde beni tek bırakırsan kafayı yerim, taşaklarına kurban olurum yeter ki gel' derken kuyruk değildim?"
Lisa, Jungkook'un kullandığı hoş olmayan kelimenin üzerine yüzünü buruştururken Jennie, kaşlarını havaya dikip Taehyung'a döndü, "Öyle mi Taehyung? Bir sürü kızın içinde tek bırakırsa kafayı mı yermişsin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if i weren't | liskook
Fanfictionchanel elbise, dior çanta, valentino parfüm, inci kolye, pembe ruj, şiddetli evlilik, kapatılması gereken morluklar, uyulması gereken kalıplar ve kenar mahallenin kafa karıştıran sanatçı ruhlu serseri çocuğu