Jungkook adeta gölge gibi durmadan Lisa'yı takip ediyordu. Gittikleri her yerde, nefes gibi ensesinde bitiyor ve Lisa'yı gerdikçe geriyordu. Lisa'yı gerdiği kadar kendisi de gergindi, gerginliğinin yanında bir de üzerinde çok büyük bir yük taşıyormuşçasına yorgun hissediyordu. Lisa'ya bakışı değişmişti bile ve Lisa, değişen bu bakışları durmadan üzerinde hissediyordu.
Lisa'nın gerginliğinin en tepeye vurduğu an gelinliği almaya gittiklerinde yaşanmıştı. Jennie son dokunuşları da tamamlanmış gelinliğinin getirilmesini beklerken Lisa'ya tören anında giymesi gereken nedime kıyafetini gösteriyordu. Saten etekleri usulca süzülen bu pembe elbise, Lisa'nın asla giyemeyeceği kadar güzeldi.
Jennie'nin hevesle gözünün önünde salladığı elbiseye kafasını iki yana sallayarak baktı, "Ben bunu giyemem."
Jennie'nin gülümsemesi sönüverdi, "Ne demek giyemem ya?"
"Biliyorsun giyemeyeceğimi," dedi Lisa. Başlarında tellal gibi dikilen Jungkook, Lisa'nın konuşurken daha da rahatsız olmasına sebep oluyordu.
"Sırf sen giyebil diye upuzun seçtim elbiseni. O amcık herif bunu giymene de mi laf yapar yani? Bak, şuan çok hassasım. Dohyeon'u öyle bir sikerim ki bir daha gözünü bile açamaz," Jennie genel olarak şen şakrak ve çocuksu bir kişiliğe sahip olsa da sinirlendiğinde tam sinirlenirdi. Jungkook, Jennie'nin bu dediklerini alkışladı, "Çok iyi dedin."
Lisa, Jungkook'a kötü bir bakış atıp tekrardan Jennie'ye döndü, "Böyle şeyler deme-"
"Bu elbisenin hiçbir şeyi yok, Lisa. Sadece kolları açık. Buna da laf yapamaz. Ne yapalım, seni kutuya koyup öyle mi dışarı çıkalım? İlla o salağı arayıp ağzına mı sıçmam gerekiyor?"
"Hayır, saçmalama," Lisa oflayıp puflamaya başlayınca, Jennie'nin hala askı gibi tuttuğu elbiseyi elinden aldı. Açık saçık bir elbise değildi, giymemesinin sebebi de bu değildi zaten. Elbisenin gerdan kısmı yaralarını açığa çıkarabilecek bir kesime sahipti, "Bir denerim, eğer çok şey olmazsa şey ederim."
"Ne olmazsa ne edersin?"
"Giyebileceğim bir şeyse giyerim işte, Jennie."
"Giyebileceğin bir şey zaten," dedi Jennie ve sinirle kendisini çağıran görevli kadının yanına gitti. Lisa, elinde tuttuğu elbiseyi incelerken bunun içinde morluklarını nasıl gizleyebileceğini hesap etmeye çalışıyordu. Kulağına doğru fısıldamak için üzerine doğru eğilen Jungkook, irkilmesine sebep oldu, "Yara izlerin belli olur diye giymek istemiyorsun, değil mi?"
Lisa geri çekilip Jungkook'a yalvaran bakışlar yolladı, "Bu konuyu bugünlük kapatamaz mısın?"
"Kapatamam."
Lisa bu inatçı adama karşı sabır dilendi. Bir şekilde geçiştirmeye çalışıyordu ama vazgeçecek gibi değildi. Lisa bu adamı ilk gördüğü gün tam bir baş belasına benzediğini düşünmüştü, ne kadar haklı olduğunu fark etti. Gerçekten de şuan başına bela olmuştu.
Durmadan başında dikilip Jennie ve Taehyung bakmıyorken polise gitmekten, darp raporu almaktan, bu gece güvenli bir yerde kalması gerektiğinden, isterse kocasını tek yumrukta gebertebileceğinden bahsedip duruyordu ve bu konuşmalar sadece Lisa'yı daha çok germekten başka bir işe yaramıyordu.
En sonunda Jennie ile kuaföre bırakılmalarının ardından iki erkek beraber Taehyung'un hazırlanması için başka bir yere geçtiklerinde rahatça nefes alabilmişti.
※
15:11
Jennie makyaj koltuğuna oturduğunda gelinliğinin fotoğrafını ve Lisa'nın elbisesini gösterip işinin ehli kadına kıyafetlerine uygun bir saç ve makyaj yapmalarını rica etmişti. Lisa da yanındaki koltuğa çökerken oldukça çekingendi. Zaten hazırlanıp gelmişti, ne kıyafet olayından ne de saç-makyaj olayından haberi vardı. Olduğu halle kalmak istiyordu ama Jennie öldürücü bakışlar yollayınca susup kendini kalfanın ellerine bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if i weren't | liskook
Fanfictionchanel elbise, dior çanta, valentino parfüm, inci kolye, pembe ruj, şiddetli evlilik, kapatılması gereken morluklar, uyulması gereken kalıplar ve kenar mahallenin kafa karıştıran sanatçı ruhlu serseri çocuğu