☆³⁴

1.4K 153 1.1K
                                    

there's no one else could ever make me feel so alive

8 Nisan, 19:35 2019

Jennie, en yakın arkadaşının namı çıkacak kadar zengin olmasını çok seviyordu.

Neredeyse son 5-6 yıldır Jennie doğru düzgün alışveriş yapmıyordu. Lisa'nın annesi bazı konularda o kadar gereksiz derecede takıntılıydı ki aynı elbiseyi hiçbir davetlerinde ya da iş yemeklerinde ikinci kere giydirmiyordu. O kıyafetlerin hepsini Jennie en yakın arkadaş olarak kendi dolabına taşıyordu. Lisa zaten hiçbirinden hoşlanmıyordu.

Arka planda en düşük seste çalan indie rock şarkısı, Lisa'nın pespembe odasına hiç yakışmıyordu. Jennie, Lisa'nın bu odadaki hiçbir şeyden hoşlanmadığını biliyordu. Bazen Lisa, annesinin tonla getirdiği kıyafetleri, aksesuarları ve makyaj malzemelerini hiç bakmadan direkt olarak Jennie'ye veriyordu. Bağışladığında ya da attığında annesi kızıyordu ama, "Jennie beğendi, isteyince hayır diyemedim," dediğinde annesi de bir şey diyemiyordu. 

Lisa bu evin içinde asla kendisini kendi gibi hissedemiyordu.

Yine tipik bir akşamüstü annesi yeni bir şeyler getirdiğinde Lisa hemen Jennie'yi aramış, birkaç blok ötede oturan Jennie alışveriş çantasını kaptığı gibi Lisa'ların evine koşuşturmuştu.

"Ay kız, bunu yeni mi aldın?" dedi Lisa'nın dolabındaki 20 santime yakın taşlı beyaz topukluyu görünce. Lisa, gergin şekilde telefonuna baktığı kafasını kaldırıp Jennie'nin gösterdiği topuklulara baktı, "Hatırlamıyorum. İstiyorsan al."

Jennie tabii ki de o ayakkabıyı alacaktı. Dolaptan çıkarıp kenara koydu. Lisa seslendi, "O ayakkabının üstüne çok güzel bir elbise var. Bak şurada," dedi eliyle bir yeri işaret ederken, "Taehyung geldiğinde giyersin. Ben hiç giymedim. Tam senlik."

"Bana Taehyung deme," dedi Jennie sinirle. Lisa kıkırdadı, "Ne yaptı yine?"

"Şu sevmediğim serseri keko arkadaşıyla görüşüp duruyor. Tuhaf tuhaf ortamlara sokuyor benim çocuğumu."

"Ay Jennie, sana ne çocuğun arkadaşlarından?" derken gözlerini devirdi. Jennie durmadan Taehyung'un Busan'daki arkadaşları hakkında yakınıp duruyordu, "Hem girdiği hiçbir ortam senin girdiklerin kadar tuhaf olamaz."

"Sus be."

Lisa gülerek tekrardan kafasını telefonuna indirdi, Jennie de bakınmaya devam ederken bir yandan da arkada çalan şarkıyı mırıldanıyordu. Makyaj masasının üstünde açılmış bir hediye paketinin içinde, üzerine vuran turuncumsu loş ışıkla parlayan bir şey görünce Jennie dolabı bırakıp masanın başına gitti. Hediye kutusundaki felaket pahalı olduğu belli olan kolyeyi çıkardı. Şaşkınca baktı, "Yuh, bu ne?"

Lisa tekrardan telefonundan başını kaldırıp Jennie'nin elindeki kolyeye baktı, yüzünü buruşturdu, "Dohyeon yolladı."

"Şaka yapıyorsun," dedi Jennie, "Annene gösterdin mi? Zevkten dört köşe olmuştur."

Lisa göz devirdi, "Paketi benden önce annem açtı zaten."

Jennie iğrenç bir şeye dokunuyormuşçasına elindeki kolyeyi tiksinerek hediye kutusuna geri bıraktı, "O adamdan hiç hoşlanmıyorum. Bu kadar pahalı bir şey göndermesi de çok rahatsız edici bence. Ne yani, parasıyla sana gösteriş mi yapıyor? Salak."

Lisa onaylarcasına kafasını salladı, "Aynı şeyi anneme söyledim ama biliyorsun işte, keyfi çok yerinde." Lisa uzunca ofladı, "Bu sefer gerçekten evlendiriliyorum galiba," dedi sarkastik bir gülmeyle.

"Saçmalama," dedi Jennie, "Biz kimlerden kimlerden kurtulduk. Bu heriften de kurtuluruz."

"Bilemiyorum," dedi Lisa üzgünce, "Bu seferki diğerleri gibi değil. Babamla da çok iyi anlaştılar iş konusunda. Adam da bana karşı, yani nasıl desem, fazla ilgili gibi."

if i weren't | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin